Böyle bir şey...Bir nedamet türküsü dişlerimin arasında iki hece kıvrılır yatarım bir yanım Kızılırmak yol aldıkça ovaları aşarım bu suskun şiir okyanus olur bazen dalga dalga vurur durur kıyıya kalem tutmaz elim bir dolu duygu esmer buğday tenli sarışın... İşçi pazarında kavrulmuş deriler kimi rengini güneşten alır kimi soluğunu ya da bir üst sokakta pamuksu beyaz eller yoktur bu pazarda yürekleri ve elleri nasırlaşmış bir hain savaştadır ömür... kocaman bir ayrım asfalttan şoseye ayrılır gibi yazdan çıkmış rüzgarlı,tozlu topraklı yeşilini yitirmiş yapraklar çıplak ve kurumuş dallar eylül dolanır sineme üşürüm ellerim sıtmalı yellerde titrek kararsız kalırım yazmaya onbeşinde bir kızın göğüs uçları ile savaşta nefes nefese. Oysa sussam odamı yalnızlık kaplar ayrı düşeriz elime değmez kalem sadece sigaram parmaklarım arasında ve dumanı hayaller gibi dağılır cigaram, bir ömrün hikâyesi yandıkça tükenir geri alamam... Boş bardağım, dibinde biriken çay filizleri rengini kanımdan alır oyalanırım buğusuna yatar gözlerim ıslanırım, elmacık kemiklerim ve gamzelerim dere yatağına dönüşür ıslanırım ıslanır sakalım kalkar başımı cama yaslarım ay düşer pencereme yüzümde yakamozlar dolaşır utanırım gelip geçenden geceden yalnızlığımdan döner bir şiire dalarım işte hepsi budur benim yazarlığım... ve kalem bir ülkenin yenilmiş resmini çizer kendi hallarımı yazarım saklanırım ardına börtü böceğin gökkuşağının renklerinden karayı çalarım oniki mevsimden eylülü seçerim söz edemem sevmekten sevilmekten bir tuzağa dolanır sevdam gözlerine yazdığın şiirler ihanetle bulanır sorarsın türkülerle ’Kim Bu Gözlerindeki Yabancı’ bilmezsin, yabancısı sen olmuşsun işte budur beni bir şiire salan ama bilirim anlamaz kimse söz anlamaz haldan anlamaz derdim bilmez anlatırım umutla eldir bilmez halını yandığınla kalırsın. Sağırdır yatak sağırdır yorgan sağırdır gece... Kahpelik dolanır ayağına diz üstü çökersin yazarsın umutla yazarsın... İşte yazarlığım hepsi budur benim... Gecenin koynunda yatarım. |
anlaşıldın be şair...
saygımla.