Doğmalıydı Güneş Türkiyem'e
Doğmuyordu güneş şafak karanlığında;
Direniyordu sanki dünyaya inat. Gittikçe kahpeleşen bu dünyaya, İsyan ediyordu adeta... Kime doğacağım diye düşündü güneş: Nankör, Hain, Sahtekar insanlara mı? Boşver! dedi.. Umutlarını başka bir sabahın, Aydınlığına sakla. Hırsızlara, Arsızlara, Namussuzlara doğma en iyisi... Ama sonra? Düşündü güneş; Sabahı bekleyen başkaları da vardı yeryüzünde. Umutla… Hasretle… Sevgiyle bekleyen. Günesin gülen yüzünü görmek için Hayata... Umuda... Sevgiye ve sevgiliye. Hasretle sarılmayı bekleyenler vardı. Doğmalıydı güneş. İşte bu yüzden doğmalıydı. Umutla bekleyen yüzleri aydınlatmak için Dünyaya merhaba demek için bekleyen Bebeğin hatırına, Yeniden yeşeren sevgiler adına, Bu memleketin güzel insanları için. Bir kez daha.. Bin kez daha doğmalıydı güneş. Hem de en güçlü aydınlığıyla, Yeniden doğmalıydı şafaklarda. Bitmek bilmeyen enerjisiyle. Yeniden doğmalıydı ufuklarda.. ...ve yeniden doğdu güneş: Karadeniz’in koyu mavi sularında, Denizin içinden büyük bir coşkuyla. Suya hasret çiçek gibi, Güle hasret bülbül gibi. Anneye hasret yavru gibi.. Doğdu güneş; Tüm heybetiyle, Karadeniz’de Isıtarak yeryüzünün her yerini. Aydınlatarak karanlıklar ülkesini Bin ışık, Bin umut fışkırarak. Türkiyem’e... Karadeniz’den yeni bir doğuştu bu Ülkeme… Ülkemin aydınlık insanlarına.. Günay Özdemir merSİNop Yağlıboya tablo: Günay ÖZDEMİR / 2006 |