TEK BİR KURŞUN ...
TEK BİR KURŞUN ...
bir yalın ateştir bu çıtırtılarla kıvılcımlanan harlanan kuru güz dallarımdır yaktığım büyüyor alevlerim git gide mevsiminde açamamış ayaza ikram ettiğim çiçeklerimce ve gönlümce yaşayamadığım sevdânı kül ediyorum hisset şimdi yan yanabildiğince görmediğin dumanlarım tütsüleyecek şehrini birazdan simsiyah ve ben kokulu bir tül gibi kapanacağım gözlerine benim ellerim değil saçlarını okşayan öpen ben değilim dudaklarını bu hiç olmayacak biliyorsun hiç bir gün elindeki altın dikdörtgenin ışığını tutup yüzüme bakamayacaksın gözlerime bir tütün içimi bile olsa saçtığım inciler tespihlenmeyecek parmaklarında yemin olsun ki başucunda asılı Kelâm-ı Kadîm’e ve kör kurşunlara ikram olan şehitlerime bir mezar sessizliğinde örttüm üzerimi ölü toprağı gibi nemli soğuk soluksuz serpildin üzerime şimdi o yanan ateş var ya cezirlerinden el-amân diyen sularımın çekildiği yerde üryan yüreklerin o el değmemiş bakirliğinde ve heder edilmiş cümle sevdaların kiniyle o ateşteyim artık ne kendimi ne seni istemiyorum bundan sonra da lâzım değiliz varlığını inkâr ettiğimiz sevgilere aldığım her şeyi geri verdim çoktan kurşuni küllerime tek bir kurşun kaldım şimdi namlunun ucunda vakit tamamdır bitmek için varsa cesaretin düşür horozu çek tetiği ateş et yüreğin/m/e... ceyda görk |
Ha öyle ha böyle, ölmek ise aşk için...
hep güzel her zaman farklı aşk yönünde şiirler
sevgiyle dost, yine de aşk daim ola