Sana Nasıl Aşık Olayım
1
Söyle sana nasıl aşık olayım Sen ki, aşklara sığmazsın. Çünkü sen, havanın oksijeni gibi Yaşantımın her anında varsın Ve aldığım her nefeste cansın. Sen aşk denilen sınırlı süreli Sayılı, sayrılı zaman parçasının Öncesinde ve sonrasındasın. Ama hep varsın, hep yanımdasın Ve sanki hep, odak noktamsın. Söyle sana nasıl aşık olayım Sen ki, aşk denilen, sevda denilen Duygusal yoğunluk aşamalarının Çok üstünde ve çok ötesinde Bir devamlılık ve bir kalıcılıksın. Sen fırtına geçip, sel kesilip Yağmur dindiğinde elimde kalansın. Umudum, sevincim, sığınağım Serinliğimsin, sıcaklığımsın Ve tutunduğum tek dalsın. ll. Olabilir mi hiç, anımsanmaması Ve birlikte geçen otuz yedi yılın Yaşanmamış sayılması? Doğumların sevinci, sancısı Yok sayılabilir mi hiç Sürgünlerin sıkıntısı, paylaşımı Siyasetin kirine, kinine karşı Verdiğimiz o, ayakta kalma savaşı. Sonra, beraber yaşamadık mı Burdur’da yetmiş bir depremini? Ve birlikte atlatmadık mı Depremin daha nice nicelerini? Yok sayılabilir mi, o günlerde Her gün güncellenen yol haritaları Ve çoğu zaman cebimizde Bir ekmek parasının bulunmadığı. Dün gibi hatırlarım hala pek çoğunu Siyasetin sadizimi aşan baskılarını Yetmiş dört sürgününü ve Giresun’u. Sonra Konya’yı, yollarda geçen yılları Ayrılıkların acısını, kavuşmaların coşkusunu Yaşamın haklı-haksız dayatmalarını Ve yüreklerimize batan bir diken miydi ne Alacaklıların alaylı bakışları? Hatırlar mısın, yine beş parasız bir günümüzde Oğlana istediği pabucun alınamayışı Nasıl da kazımıştı hüznü yüzümüze? Fakat tüm sıkıntılarına karşın Gençlik ne kadar da güzeldi? Ve geçerken zaman o denli keyifli! Yüreklerimizde yaşam pencereleri Hiç tınmazdı demir kepenkleri. Unuttun belki şimdi o günleri Bir yanda yokluk acısı, borç baskısı Öte yanda zapt olmaz bir gençlik ateşi. Ve varlığı kuşsütü kadar maaşımızla Çarşaf gibi dağıtım listeleri. Sonra buzdolabının beşinci taksiti Ve satmak zorunda kalışımız Kolundaki tek bileziği. Bilmem hatırlar mısın arada Ve bilmem hiç düşündün mü? Borçlanıp yakınlara, sandıklara Satıp savıp elde kalan birkaç şeyi Kooperatife girdiğimiz günü. Yerli filmlerinden bir sahne gibi Küçücük bir evdi düşlerimizin süsü. Aslında hiç olamadı öyle bir ev Ama değil mi ki yıllarca süren hayalleri Varlığından daha güzeldi. lll. Mahzun sevgiler, sızı gibi sevinçler Ve gülmeye korkuydu belki o günler. Ama karanlıkla boğuşması gibi Yeraltında bir kömür işçisinin Ve leyleğin yuvaya bir çöp getirmesi gibi Tam bir yaşam mücadelesiydi. Sonra dönüp baksak şimdi Dönüp baksak o yıllara Sırıtır bir yerlerinde solgun bir mavi Ve yorgun bir sevgi çiçeklenir. Gezinir kokusu ciğerlerimizde Hapishane avlusunda volta atar gibi. Bazen hop hop hop diye Bir Ramazan topu patlar gibi Bazen küt küt küt diye Bir betonu balyozla döver gibi Bazen bir yürek ritmi gibi tık tık tık diye Bir sevgi kapısının tokmağını okşar gibi. Sen değil misin ki Anılarımın mavi rengi, yeşil rengi Sevgi rengi, duygu rengi Sen değil misin ki Anılarımın kendisi ve hepsi. Sen gözümün elası Saçımın kahve teli Sigaramın ciğerlerimde Dolaşan sevinci Değil miydin? Sen dudağımın Gülümseyen sesi Yüreğimin duygu Dimağımın güven penceresi Değil misin? Söyle öyleyse, söyle bana şimdi Sana nasıl aşık olayım? Sen bende bir ben olmuşsun Bensin. Genlerime girmişsin Kendimsin. Tutup da kendime mi aşık olayım? 13.04.2005 Antalya |