1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
949
Okunma
(Evliliğimizin 37. yıl dönümünde sevgili eşime)
Söyle sana nasıl âşık olayım?
Sen ki, aşklara sığmazsın.
Çünkü sen, havanın oksijeni gibi
Yaşantımın her anında varsın.
Ve aldığım her nefeste cansın.
Sen aşk denilen sınırlı süreli
Sayılı, sayrılı zaman parçasının
Öncesinde ve sonrasındasın.
Ama hep varsın, hep yanımdasın
Ve sanki hep, odak noktamsın.
Söyle sana nasıl aşık olayım?
Sen ki, aşk denilen, sevda denilen
Duygusal yoğunluk aşamalarının
Çok üstünde ve çok ötesinde
Bir devamlılık, bir kalıcılıksın.
Sen fırtına geçip, sel kesilip
Yağmur dindiğinde elimde kalansın.
Umudum, sevincim, sığınağım
Serinliğim, sıcaklığımsın…
Ve tutunduğum tek dalsın.
ll.
Olabilir mi hiç anımsanmaması?
Ve birlikte geçen otuz yedi yılın
Yaşanmamış sayılması?
Doğumların sevinci, artısı;
Yok sayılabilir mi hiç
Sürgünlerin ayrılık sancısı
Siyasetin kirine, kinine karşı
Verdiğimiz o, ayakta kalma savaşı.
Sonra, beraber yaşamadık mı?
Burdur’da yetmiş bir depremini?
Ve birlikte atlatmadık mı?
Depremin daha nice, nicelerini?
Yok sayılabilir mi hiç, o günlerde
Her gün güncellenen yol haritaları?
Ve çoğu zaman cebimizde
Bir ekmek parasının bulunmadığı!
Dün gibi hatırlarım hala pek çoğunu;
Siyasetin sadizmi aşan baskılarını
Yetmiş dört sürgününü ve Giresun’u.
Sonra Konya’yı, yollarda geçen yılları
Ayrılıkların acısını, kavuşmaların coşkusunu;
Yaşamın haklı-haksız dayatmalarını…
Ve yüreklerimize batan bir diken miydi ne
Alacaklıların alaylı bakışları?
Bilmem hatırında mı?
Yine beş parasız bir günümüzde
Oğlana istediği pabucun alınamayışı;
Nasıl da kazımıştı hüznü yüzümüze?
Fakat tüm sıkıntılarına karşın
Ahhh! Gençlik, ne kadar güzeldi?
Ve geçerken zaman o denli keyifli!
Yüreklerimizde yaşam pencereleri
Hiç tınmazdı demir kepenkleri.
O günler uzakta kaldı belki şimdi.
Bir yanda yokluk acısı, borç baskısı;
Öte yanda zapt olmaz bir gençlik ateşi.
Ve varlığı kuşsütü kadar maaşımızla
Çarşaf gibi dağıtım listeleri…
Sonra buzdolabının beşinci taksiti;
Ve satmak zorunda kalışımız
Kolundaki tek bileziği.
Bilmem hatırlar mısın arada
Ve bilmem hiç düşündün mü?
Borçlanıp yakınlara, sandıklara
Satıp savıp elde kalan birkaç şeyi
Yapı kooperatife girdiğimiz günü?
Yerli filmlerinden bir sahne gibi
Küçücük bir evdi düşlerimizin süsü.
Aslında hiç olamadı öyle bir ev
Ama değil mi ki yıllarca süren hayalleri
Varlığından daha güzeldi.
lll.
Mahzun sevgiler
Sızı gibi sevinçler…
Ve gülmeye korkuydu
Belki o günler.
Ama karanlıkla boğuşması gibi
Yeraltında bir kömür işçisinin;
Ve leyleğin yuvaya
Bir çöp getirmesi gibi;
Tam bir yaşam mücadelesiydi.
Sonra dönüp baksak şimdi
Dönüp baksak o yıllara
Sırıtır bir yerlerinde
Solgun bir mavi!
Ve yorgun bir sevgi çiçeklenir.
Gezinir kokusu ciğerlerimizde
Hapishane avlusunda
Volta atar gibi.
Bazen hop, hop, hop diye
Bir Ramazan topu patlar gibi…
Bazen küt, küt, küt diye
Bir betonu balyozla kırar gibi…
Bazen tık, tık, tık diye
Bir yürek ritmiyle
Bir sevgi kapısının
Tokmağını okşar gibi.
Sen değil misin
Anılarımın mavi rengi
Yeşil rengi
Sevgi rengi, duygu rengi?
Sen değil misin ki
Anılarımın kendisi ve hepsi?
Sen gözümün elası
Saçımın kahve teli;
Sigaramın ciğerlerimde
Dolaşan sevinci
Değil miydin?
Sen dudağımın
Gülümseyen sesi;
Yüreğimin duygu
Dimağımın güven penceresi
Değil misin?
Söyle öyleyse
Söyle bana şimdi…
Sana nasıl âşık olayım?
Sen bende bir ben olmuşsun
Bensin…
Genlerime girmişsin
Kendimsin…
Tutup da
Kendime mi âşık olayım?
13.04.2005 Antalya