DÂR-ÜL ŞİFÂ...uzaklarda bana yabancı bir yastıkta yorgun başın kaçan tavşan kovalayan tazı sıçrayışında tedirgin ve derin olmaktan uzak nefes nefese uykuların kurcalar kilidini bir el kapının duyarsın derinden derine anlarsın ayılamazsın sen bilirsin o hırsız benim o gelen benim yoksul avuntularım her gece hep o saatlerde seni çalıp kendime saklarım bir asena gibi atıp seni terkisine doru atımın gönlümün dâr-ül şifâ’sına sanki yaralı bir alperen gibi taşırım öpe koklaya incitmeden kirpiklerime kurduğum hamağa yatırırım başın en sevgili ağırlığı olur kollarımin gerek yok üstünü örtmeye hava ılık ve hem zaten niye bu kadar uzun ki saçlarım sonra oturur baş ucuna şafak sökene kadar bir heykel gibi kımıldamayı kendime yasaklarım hissedersin elinin ütünde nefesimi ve gülümsersin ben gözü açık sayıklarım biri söner biri parlar tek elimle başlatığım tütün yangınlarımın lacivert bir bulut olur dualarım usul usul teninde dolaşırım ta ki doru atım yanıma gelir eğilip hadi der kulağıma işte o zaman vaktin geldiğini bilen bir kurban gibi tevekkülle çıkarırım kalbimi yerinden uyuyan avuçlarına bırakırım... ceyda görk |
Bu şiirin şairesi de yüreğime...
Sevgimle:) Çokça... İyi çocuğun Derya....