3
Yorum
0
Beğeni
3,0
Puan
1259
Okunma

Prangalara vurulmuş ayaklarım
Zamansız bir hedefe zincirli bedenim
Küçük bir kum saati elimde
Sonsuzluğu simgeleyen…
Ve ben uçları kemirilmiş mektuplarımı okuyorum sessizce..
Arsız acılar doluyor ciğerime
Hava diye sensizliği soluyorum
Bu yıkık duvarlar arasında…
Gecelerin dağınıklığı, kalabalığı
Sığmıyor ellerime…
Bastığım uçurumlar
Pıhtılaşmış kan gibi sarıyor ayaklarımı
Vücudum kanıyor..
Görüyorum..
Dokunuyorum..
Ağlayarak geçtiğim yabancı sokaklar geliyor aklıma...
Gözlerimi kapatıyorum ve bu kez
Dar parmaklıklar ardında ağlayan bir kız çocuğu giriyor düşlerime
Savunmasız, sustukça eksilen…
O an sarılıyorum bir kez daha sana
Boğmak istercesine yakıcı geceyi…
Parmaklarımın arasından kayıp giden
Sancılar gibi..
Bende yorgun büyüyen sen gibi..
Mucizelere inanmayan sihirbaz gibi..
Kovuyorum geceyi koynumdan
Umutsuzluğum ödüllendiriyor beni..
Gömüyorum ölümsüz bakışlarımı koynuna
Ve kadehlerde kalan dudak izleri gibi,
Yüzünün en güzel yerinde
Misafirin oluyorum
Tenine sinmiş aşk kokusunun içinde…
5.0
50% (1)
1.0
50% (1)