Utangaç Düşünen Hayvan Yazıtı
aklıma bir şehir efsanesi geldi.
hocaya sormuş biri: hayvanların yanında çıplak bulunmanın hükmü ne ki? hoca bir yasak duymadım hakkında, demiş. adam başlamış soyunmaya. hoca ’dur be adam! ne yapıyorsun sen?’ demeye kalmadan adam üzerindeki her şeyi çıkarıp binayı terk edip sokaklarda koşmaya başlamış. bir müddet sonra yığılıp kalmış bir köşede, ölmüş... elinde bir ayna varmış. aynaya bakan kendini horoz, ayı, tilki, inek, kuduz görüyormuş. neden aklıma geldi? neden ve kimden utanıyoruz? diye sordum da kendime ondan. kim kendini sütten çıkmış ak kaşık sayabilir? yaşamlarımızı dürüstçe ve keyfimizce yaşayabildiğimiz kaç ortam ve kişi var? niye beş para etmez adama beş kuruşluk menfaatimiz için düğme ilikleriz? köprüden geçene kadar ayıya dayı demeyenimiz var mı aramızda? beni sevecek, benden hoşlanacak diye olmadığımız kılıklara az mı girdik? masum yalanlar dahil yalan söylemeyen kim? canı yanmasın diye can yakmayan var mı? ben çok düzgün biriyim, ama bana şimdi hoşlandığım biri senden hoşlanıyorum ve seninle olmak istiyorum dese, nereye raflanıyor olgunluğum? ’yok, ben dese de karşılık vermem, istifimi bozmam’ desem, dememle kime hava attım ve hangi duygumun poposunu okşadım? olduğumuz kişi olmadığımız ortamları düşününce ya çıplağız; ya da hayvan. dürüst olmak o kadar da kolay değil... bence biz böyle böyle insanız... insan utangaç düşünen hayvan diyelim de sıyrılalım bu işten... Utangaç Düşünen Hayvan Yazıtı |