BOZKIR VE GÖÇEBEI Eflatun bir sabaha uyandırır kuşlar Çıngıraklar cıngıldar Bozkırda erişkin bir hareket Mandaların uzak ayak sesleri Sularda neşeli çağlayışlar Bakınca yükseltilerden Uçsuz bucaksız bozkır Azimkar göçebeler Ve sürüler görünür Ardındaki süvari Kahhar ve gururlu Öylesine mağrur ki At üzerinde çoban Bil ki bu çorak topraklarda O dur bir tek kral! II Sessizliğin sesidir Bucaksız bozkır Gece hayaletlerini kovar Her sabah Arsız cinler Ve kulaksız köpekler yorgundur Döğüşmekten saatlerce birbirleriyle İşte nazlı bir gelin Bakracı omuzunda Keçilerin yanına Süzülüyor salınarak Sanki keçe ayakkabılı Narin bilekli ayakları Yavuklusunun yanına taşır O ılık nefesini Bil ki burada O dur bir tek kraliçe! III Yalnız birisi yine de Çok bulunur burada Hayır yıldızlar Yalnız değildir asla Değil gözlerinde yalın Kan pırıltısı kızıllığında Dağlarda sürüyle Dolaşan kurtlar O dur dağlarda Bir tek padişah! Yalnız değildir kuzular Sonsuz meleyişlerde Kartallar kanatlı Atılgan korkusuz Onlarda yalnız Değildir asla Nefesi tükenmeyecek Çadırlarda hiç Susmayacakmış gibi Ağlaması çocukların Bil ki burada tek prens O dur yalnızca! IV Kilitli kaz, yaban Arpası yığınla önünde Kesim gününü bekler Durur oracıkta Günler göçebe için Çok erken başlar Ve bu sebepten Uzundur herkesten Göçebenin günü Sade ve bitimsiz Kalın deriler çekilmiş Üzerine çadırların Nice acı, hüzün ve aşkları Saklar nice günahları Gözyaşı duygu seli Her yere kendisiyle Beraber taşır onları Bil ki yuvasını Salt kaplumbağa değildir Taşıyan gövdesinde! V Ta İskitler’den beri Bu geniş otlaklarda Üstüne kardan kalın Yorganlar örtmüş Kıraç topraklarda Sürekli gezgin halde Yer değiştirir insanlarda Nerede bir lokma Nerede su? Günlük geçim izinde Sarmatlar Alanlar’dan beri Bu geniş topraklar üzerinde Yatılıp kalkılır çadırlarda Üç ayaklı yer sofrası fing Kurulur kaldırılır aheng Kim bilebilir ki hangi sebepten, nereden? Kim bilebilir ki hangi korkuların önünce? Kim bilebilir ki arsız hayallerin peşinde? Göçebe kendi burnunun dikine Ve kendi doğrularınca!... VI Hunlar ve Moğollar’da İzlediler bu yolu Kanı çekilmiş damarlarında Kimi su izinde, yanık tenince Kızgın güneş altında Hain ve serseri Ayaklarının dibinde Bir yol bulmaya gelmiş Bin yol çıkmış karşısına! Akmış sürülerinin peşinde!.. Türkler ve Kazaklar’da inmiş aynı yoldan Dere boylarını özlemişler Vadi ağızlarını Gümrah çimenli otlakları Hayvanları için Berrak ve masmavi Gökleri seyretmek sonra Yamçılarının altında. VII Her sabah değil mi ki Yeniden bir doğuş Bir diriliştir dünya da Çekirge seslerine Kum fırtınalarına Suların sonsuz gibi Çağıldayarak akışına Çalışma azmine insanların Sabrına sebatına sertliğine. Her sabah değil mi ki Yeni bir başlangıçtır Bir diriliştir dünya da Çisil sisil yağan yağmura Kumu kıyır kıyır edişine Su damlacıklarının Yaşamı kararak yaratan İnşaat emekçilerinin alnına Ve değil mi ki zevktir Çıtır çıtır Bir kuru lavaşı Pembe ağzında dağıtmak Çocukların VIII Bozkırda yaşam çetindir Her zaman çetin geçmiştir Tarih boyunca Kavga Bozkırlının kaderidir Orada Soğdiya’da duraklamıştır Büyük İskender Bazen üç kez almak zorunda Kalmıştır Orta Asya kentlerini Orada Avrasya bozkırlarında Alan süvarileri Durdurdular Roma lejyonlarını Attila’nın Hun orduları da Cengiz orduları da aynı bozkırı Geçtiler boydan boya IX Onun için bozkırların rengi Çayırların ve toprağın Rengi değildir sadece! Ve tarihi insanlığın Orada kabarır daima Uzak kıtalarda susar dinlenir. Bozkır göçebe yaşamın Cenneti denizi memesidir Emeceği anne sütünün Bozkır uzak sarı fırtınalı Şimdi bekliyor Kaşif ayaklarımı!!! |
Çayırların ve toprağın
Rengi değildir sadece!
Ve tarihi insanlığın
Orada kabarır daima
Uzak kıtalarda susar dinlenir.
Bozkır göçebe yaşamın
Cenneti denizi memesidir
Emeceği anne sütünün
Bozkır uzak sarı fırtınalı
Şimdi bekliyor
Kaşif ayaklarımı!!!..
.....................................
harika bir şiir yine...
kutlarım..
sevgilerimle...