Naftalin Kokulu Perşembe’lerbahar ayları bizim evde naftalin kokulu Perşembe’ler yaşanırdı annem hiç üşenmez, yorgan döşek ne varsa toplayıp, balkona asardı ne çekmişti o balkon demirleri her Perşembe sırtlarında bir yığın yük, annemin kızılcık sopasıyla, falakaya yatarlardı... ama ne eğlence! yine bir naftalin sabahıydı ben bakkala çıkmadan az evvel, sokağın karşı kaldırımına, bir pikap yanaşmıştı anlamıştım yeni birileri taşınıyordu mahalleye kapıdan çıkar çıkmaz, seni görmüştüm... üzerinde sütlaç beyazı bir elbise, saçlarında nar çiçekleri, gözlerinde iki mavi deniz... Allah aşkına söyle, nerden bulmuştun o güzelim kirpikleri? naftalin kokulu bir Perşembe tanıştırayım, bendeniz Orhan babası koyup gitmiş, annesi Gülpembe... bakkala gideceğime yardım mı etsem size? vay be! keşke söyleyebilseydim bunları fakat annem falakaya yatırırken yorganları arada çorba da kaynatacağından, bakkaldan margarin bekler belki bi daha ki sefer... ha unutmadan yorgunsunuzdur annene söyle, çaya bize bekleriz naftalin kokulu bir Perşembe Orhan bendeniz... o Perşembe, bütün bir gün duramamıştım oturduğum yerde ha yolladı, ha yollayacak demiştim annesi bir fincan kahve istemeye... olmadı şimdi kendi annem o meşhur patatesli böreklerinden yapıp, bir tabak tutuşturuverir elime “al Orhan” der “götür şu börekleri karşıdakilere” vallahi yok! ne sizden bir ses var ne de annemden ama içimden bir ses –belli ki şeytan- “ulen Orhan” demişti, “tut anneni kolundan, götür bi hoşgeldin’e” olur mu? olmaz... ser’de delikanlılık var alay konusu olmak var sonunda mahalleye hem, “ne o Orhan” demezler mi? “sende bi tuhaflık var, yanaşmazdın hiç o pencereye...” naftalin kokulu bir Perşembe tanıştırayım, bendeniz Orhan yetim koymuş babası annesin adı, Gülpembe... |
şiir rengini değiştirmelisinizzzz şair
seçilmeden okunmuyor.