GÖNLÜ GÜZEL İNSANLAR
Tamahkarın biri gezinirken yolda,
Bulur bir miktar, yitik para. Soluğu alır hemen pazarda, Bir sığır getirir, bağlar ahıra. Döner gecesi şeb-i yeldaya, Rüyaları da kabusa. Doğmadan güneş, koyulur yola, Varır Bektaşi dergahına. -Bir sığır getirdim yanımda, Bağışlıyorum, yakışır kurbana; Lakin kaynağı haram para, Eti olur mu helal lokma? Kabul etmeyince Hacı Bektaş, Alır haramzedeyi bir telaş. Yük olur ayağına akılsız baş, Gözlerinden akar yaş. Çevirir yönünü Konya’ya, Boyun büker Mevlana’ya. Kestirir ineği kasaba, Etinden de yerler doya doya. Meraklanır adam, bu işe: -Hacı Bektaş’a götürdüm daha önce, Geri çevirdi, dedi, benzer leşe. Sizin kabulünüzdeki hikmet ne? “-Biz kargayız, Bektaş şahin, Onlar leşe konmaz, bilirsin.” Diyerek verince cevabın. Tutar yolunu bu kez Bektaşın. -Sizin leş diye yemediğinizi, Hiç düşünmeden Mevlana yedi. Nedir bunun sebebi, Aydınlatın n’olur beni? “-Bizim gönlümüz, kovadaki su, Oysa, okyanustur Mevlana’nın gönlü. Tırnak kadar necis pisler bizi, Lakin, kirletebilir mi ummanı?” Dostların gönlünde dost, güldür, Dikeni görülmez. Kusur aramak, adama züldür, İnsanı yüceltmez. MSG |