Yırtmak...
Yırtmak...
Elinden tuttuğum çocuk Büyümeye yüz tutmuş Sıcaklığı avucumun içini yakar Bir yerde başı dik iman Bir yerde takva ile vakar Bana kalan... En son tebessümdeki bilinmeyen Hele... Sen miydin onu beğenmeyen Attığım her adım iz bıraksa da İzlerim ayaklarımın ardından baksa da Bir kağnı geçerde siler tümünü Rüzgar ıslık çalarak söyler ölümümü Günahım çok, zor oluyor hazım Biliyorum... Bir yerlerden yırtmak lazım Verdiğim ile aldığım selam Hiç karşılaşmayınca ıssız yolda dahi Dağların, taşların, kurtların, kuşların İnsafına kalan şahitlik Kaldığı yerden gelmez ise, sahi... Yaymak sonsuzluğa Kolay olmasa da selamını, vesselam Aşkın olsada başımdaki püsküllü belam Çekeyim bütün çekilecek çileleri Yeter ki... Sıratıl müstakım olsum tabelam Bunlardan öte bir hayat Beşiğinde sallayıp duruyor Soğuk demir başlıklarına başımı vuruyor Memeden kesilmişim, biberonum kayıp Hala... Çıngıraklarla oynuyorum Değil mi ki çok ayıp Günahlarım çok, zor oluyor hazım Biliyorum... Bir yerlerden yırtmak lazım Faydalarım zararıma yenik Kardayım diyebilenlerin meclisinde Kürsüden attığım nutuklar Firarın son noktası, kuru bir toprağın En son dip odasında beni tutuklar Tozlu sayfalarını üfleyemediğim Kitabim... Hiç kırışmayan seccadem Dibi delik ibriğim Karanlıklardaki çığlığım ’ Rehber! ...Rehber! ...’ Buralar çok sessiz Ne gelen var, ne giden Ne ilk, ne de son dakika bir haber Beyazlığı sararmış, çürümeye yüz tutmuş Kıyafetimi değiştirmek istiyorum Söyleyin, kaç zamandır bunu giyiyorum Soyunmaya dermanım yok Üzerimi örtün günahlarım Artık fayda vermiyor eyvahlarım Altın tepside sunulan dünya Binbir çeşit yemişler Yutkunamam, boğazıma dizilmişler Günahım çok, zor oluyor hazım Biliyorum... Bir yerlerden yırtmak lazım Reyhan Tataroğlu |