O yabancı adam.
Buhu kokusu, yayılıyordu,
bir yerlerden, durdu, ve derin bir nefes çekti, sevmezdii o, buhu kokusunu aslında, of dedi,of, yine bir ölüm kokusu geldi burnuma, Sonra, etrafına bakındı, ve rüzgarı dinledi kulak verip, karşıkı cumbalı evden geliyordu, o mistik, hoş sevmediği ilahi kokular, meraklandı duramadı o yerinde, biliyordu çünkü o ölüm kokusunu. ve cumbalı eve doğru yürüdü, kapısına baktı tam önünde durup, kapısı açıktı, o baktığı cumbalı evin, ve ilahi sesler, geliyordu içerden, hislendi birden,ve duygulandı, tam da,ağlayacakken, biri geldi yanına,aniden, ve o içeri girecekti. kapıya bakarken gördü onu, ne duruyorsun çıksana yukarıya hemşerim, dedi, elleriyle kapattığı ağlamaklı yüzüne bakarak, sanmıştı ki o,Mehmet için ağlıyordu. sonra kendine hakim olmaya çalıştı, meraklı bakışlarla gelene bakıp sordu, bu ilahi sesleri de neyin nesi ? ölen falan mı var,yukarda yoksa ? dedi gelen adama, adam şaşırmıştı, şehit mehmet’in, kırkı çıkıyor ya bu gün, bilmiyor’musun sen hemşerim, der demez, pişman olmuştu, sorduğuna, ağlamaklı adam. adam orada yabancıydı, ve bir iş için gelmişti o hün o şehre, nerden tanısın,kim ölmüş kim kalmış, o cumbalı ev kiminmiş, ölen kimmiş yaşayan kimmiş. ama şehit deyverince, ürpermişti birden, yufka yüreği dayanamadı,adamın, gözleri birden bulut,bulut oldu karardı, nerdeyse düşüp bayılacaktı ki,zor tuttu kendini. daha birkaç yıl önce,şehit düşmüştü, onun kendi öz oğlu,şırnak’ daki bir çatışmada, hala hatırındaydı,o son yazdığı mektubu, hatırındaydı,hakkınızı helal edin bu gün, belki şehit olurum dediği, o hakkınızı helal edin diye yazan son cümleler. geldi gözlerinin önüne. ve hiç düşünmedi, takıldı gelen adamın arkasına, açık kapıdan içeri daldılar beraberce, cumbalı evin tahta merdivenlerinden, hızla çıktılar ikisi birden üst kata. ilahi sesleri, geliyordu içeriden, kalabalıktı içerisi, bir hoş oldu,yüzü beti benzi soldu, ama o direndi ağlamamak için, onun oğlu da,şehitti ve bir şehit babasıydı o da, yüreği yaralıydı,ve taş basmıştı yüreğine, vatan için,vatanın bölünmezliği için, direndi acısına,yüreğindeki oğul acısına, Sonra düşünmeden kalabalığın olduğu yere, o da herkes gibi diz çöküp oturdu. Ve sessizce kalabalığı ilahileri kuran’ı dinledi, kalabalıkla, beraber. onca insan, duvar diplerine oturmuştu, başı beyaz kavuklu,hocanın okuduğu mevlüdü ve hüzün veren, mistik dualarını dinliyordu insanlar. O anda eli kınalı genç bir kadın,tütsü yakmış odaların içinde,üstünden, buhu çıkan tütsüyü gezdirmeye başladı, yanındaki adam dedi ki, bu kadın,şehit Mehmet’in yavuklusuydu, yeni nişanlanmıştı,bununla, üstünden helezon çizerek, dumanlar çıkaran buhu etrafa yayıldıkça yayıldı, ve dualarla,ilahilerle bütünleşti, mistik bir havanın içinde koktuuu durdu, insanların, sıcak soluklarında. göz yaşlarını dökmeye başladı adam, belli etmek istemiyordu etrafındakilere, ama o da, bir şehit babasıydı, ve kendini zor tutup durdu, “vatan sağ olsun” dedi içinden, “vatan sağ olun” sonra kısık bir sesle başınız sağ olsun dedi oradakilere, ama söylememişti o,söylemesini ama kendi yüreğindeki yanan yangını daha çoktu, dinledi,dinledi biraz daha dinledi, ve dua etti,bol,bol, o anda gelen, gülsuyu şerbetinden içti sonra,o sessizce göz yaşlarını kimseye göstermeden, kayboldu o,kalabalığın içinden, o yabancı, adam. A.Yüksel Şanlıer 20 Mayıs 2009 Antalya. |
ordakilere,
ama söylememişti o,söylemesini ama
kendi yüreğindeki yanan yangını daha çoktu,
dinledi,dinledi biraz daha dinledi,
ve dua etti,bol,bol,
o anda gelen, gülsuyu şerbetinden içti
sonra,o sessizce göz yaşlarını kimseye göstermeden,
kayboldu, kalabalığın içinden,
o yabancı, adam.
Bir şehitin tüm şehitlere emsal bir anlatımıydı, şiirselleştirilmiş hali dizelerinize harika yansımış hocam tüm şehitlerimize Allahtan rahmetler, yakınlarına baş sağlığı diliyorum, hepsinin ruhları şad olsun, sizinde duyarlı yüreğinize binlerce tşkler, saygılar hocam yüreğinize kaleminize sağlık var olun, puanım (5) kutlarım...