kaç gözyaşı boğmalı
Bir kadeh suya,
katık ettim gözyaşlarımı. Bin kere boğuldu hayallerim, dibini bir kere daha gördüğüm şişede. Kuru bir çınar yaprağı gibi savruldum, Islak ve yorgun, caddesinde İstiklal’in Karanlıklarında bıraktım geçmişi , Ve seni… Gittikçe silikleşen insan yüzleriyle eşdeğerdi, Hayatın rengi. Daha kaç satır yazmalıydım, sana Körkuyularımdan atmak için zehrini Esir almış bedenimi,besbelli Tarihin soğuk izlerini taşıyan onca mimari yıkılacakmış gibi duruyor,üstüme Şehir ışıkları, kısılan göz bebeklerimde kırılıyor, Sanki, yedi renkli ebem kuşağı gibi/sahte… Hangi meydana pankart açmalıyım Aşk_ı hürriyetime ihanetini haykırmak için Gururumun duygularıma esir olduğu, Amansız bir savaşın ortasında şimdi yüreğim. Bu anı durdurmalı mı, İşkencesinden kurtulmak için, Yoksa, sarılmalı mı ona, sımsıkı Son ağırlığını hissederek omuzlarında. Böyle zamanlarda vahşi bir kısrak koşar içimden, Öfkesiyle nallarında kıvılcımları döven . Köşe başlarında,duraklarda Hep aynı, ifade/siz, yüzler Aksetmiş biriken suların yüzeyine, Halkalarına sapladığım yağmur damlalarının. Oldum olası haz etmem uzun cümlelerden, Ve manasız kısa sözlerden. Düşününce içimdeki laf kalabalığını, Dudağımdan alaycı bir tebessüm düşer. Şimdi… Hangi harmanlanmış sözcükleri,demleyip Sunmalıyım kristal bir kadehin kızıllığında,sevdaya.. Ya da… Daha kaç gözyaşı boğmalıyım, boşalan kadehlerin kızıllığında. AySy |