GİDERSEN
tükenmemiştim henüz, ve gece mavinin koynunda esmer saçlı dilberdi... saçlarına değmeye utanırdı mehtap, filizlenirdi gülümseyişin ışıl ışıl... bir yıldız, bir yıldız daha... ve gecenin karasından geriye gülümseyişin karşılardı sabahı. tükenmemiştim henüz, henüz hiç çığlıklar bölmemişti uykumu...
sen gecenin koynunda yanık tenli dilberdin, sevdayı anlatan mutlu bir şarkı zannederdi seni rüzgar... salkım saçak saçlarıyla akasya, püfür püfür zambak seni bahar zannederdi... tükenmemiştim henüz, henüz o ufacık gölgen yollara düşmemişti... gidişin bir nokta olur zannediyordum. ne gidişinin olduğu yerde hayat, ne hayatın olduğu yerde gidişin olur sanıyordum. oysa gittin... şimdi boşuna çabalıyor alev sıcak olmaya ve yakmaya.... günler birer birer gömülüyor bu hasretler şehrinin mezarlığına. hergün son beş dakikalar tanıyorum kendime, şehri terkeden otobüslere yetişmek için, hep geç kalıyorum... oysa aylak aylak yürüyüp te bir türlü geç kalmayı beceremediğim bir yalnızlık oluyor, gecenin penceremden içeri bıraktığı bûse... her sabah yokluğuna yetişiyorum... ama beklemiyor değilim seni. gündönümünde, göğsümde sevdadan kolyem; "gel-sen-" diye yolda gözlerim, "dön-sen-" diye bu sinsi soğuğu almıyorum koynuma. bu tufandan kalma, bu boş sokaklara aldırmıyorum... bazen hasret giriyor sevdamın kanına, kahrından alev alev yanıyor, kızıl bir sancı büyüyor, tırmanıyor yamaçlarından verilen sözlerin... ve yavan, kül kül dökülüyor ıssız avuçlarıma... ve oysa silemiyorum gidişini alnımdan... NE BEN TÜKENEBİLİYORUM, NE YOKLUĞUN TÜKENİYOR.... |