ARIYORUM
Arıyorum seni dünden uzak yarından yakın
Bir mesafede Yoruluyor bacaklarım Soruyorum kendimi Yırtılan takvim yapraklarında Ağaran saçlarıma inat Yüzündeki tebessüme. Ruhum aç, Gelse de kapınıza Tutup çalabilir miyim tokmağı Ahşap evlerin dökülürken sıvaları Omzumu sıvazlayan Bir dost eli bulur muyum? Gözlerimde aczin bulutları Gölge gibi geçerken Bir tren Alıp götürür mü seni Günyüzü görmemiş Bebekken düşler. Annemin elleri hamurlu Prangalı ayaklarım Beşiğimde. Zihinleri slogan dolu Büyükler dolaşır Kapı eşiğinde. Hani her insan mutluluğun peşinde Uçardı kelebek gibi kırlarda Komşusu açken uyumayan komşular vardı Masal içinde bir bilmece. Fabrika bacaları neşe getirecekti evimize Babam seslenecekti bize kapı eşiğinden Dedem bilmezdi misafir ağırlamayı Televizyon izlerken. Kahvenin kırk yıl hatırı olduğu Diyarlar vardı Gece yarısı ağlayan karıncanın Sesini duyanlar vardı. Memleket türküleri vardı yanık sesle söylenen Söylendikçe kara tren vardı yolu gözlenen Arkasından su dökülürdü gidenlerin Su murattı, gül yüzlü, murat dileyenlerin. Ayrılıklar vardı sonra aylarca, yıllarca süren Gözden ırak olanın gönülden ırak olmadığı bir de Acılar kan rengine bürününce yakılan ağıtlar vardı Unutmazdı üç beş gün pencerene kenarında süzülen. Havadisler gelirdi, ucu yanık mektuplardan Turnalar selam getirirdi, kırılmazdı kanatları Akşamüstleri okuma yazma bilen biri okurdu Gözyaşlarını gömerek içine Selamın Allah kelamı diye alınıp verildiği günler vardı Kimse birbirinden korkmazdı Selamdan sonra borç mu isteyecek diye? İstenmeden çıkarılıp verilirdi, balık bilmezse Hâlık bilir denilirdi. Arıyorum Arıyorum Seni Bende gizli Güneşte aşikar dilimizi Kim kesti söyle Rüzgâra karşı söylediğimiz Güzel şiirimizi. Avazımız kısık Kısrağımız kısır Yağız atımız Delişmez şimdi. Kahvenin kırk yıl hatırı olduğu Diyarlar vardı Gece yarısı ağlayan karıncanın Sesini duyanlar vardı. M.S./2009 Kahramanmaraş |