Bilirim seni Anadolu’m… Ayakların Akdeniz’de, Gövden Anayurdun koynunda, Göğsün Marmara’da, Bir elin Karadeniz’de, Bir elin Ege Denizi’nde, Başını RUMELİYE uzatmışsın… Yüz üstü kapanan, Bir Anadolu Pehlivan’ı gibisin… Uzanmışsın Kuzey’den Güney’e. Seni gördüm İstanbul, Sevgilinin boynunda gerdanlık gibi Yaslanmışsın Anadolu’nun göğsüne Cennet bahçeleri gibi yamaçların Kimi uzanmış Marmara’ya Kimi el atmış Anadolu’ya Sevgilinin koynuna girer gibi Karadeniz’den Ege Denizi’ne yatmış Uzanmış boylu boyunca boğazların Surlardan boynunu uzatmış Asma köprülerinde nöbet tutuyor sanki Fatih ve askerlerin… Seni gördüm İstanbul Bilmem nedendir, çözemedim… Biraz hüzünlü mü semaların Hafif kızıla boyanmış Yoksa, gamlı mı ufukların Hani, seni kucaklayan, O, Anadolu pehlivanı var ya… Sen de iyi bilirsin onu, Tıpkı benim gibi… Hani diyorum, Eğilsen kulağına… Birkaç tılsımlı söz söylesen, Şöyle bir doğrulsa, Göğsünde yattığı yerden… Dinelse ayaklarının üstüne, Vücudunu doğrultup titrese Silkinse tüm hücrelerinle Açsa şimşek gözlerini, Kucaklasa Anadolu’yu Akdeniz’den Karadeniz’e kadar Öpse Marmara’yı Sarsa Ege Denizi’ni Haykırsa dosta düşmana karşı “Ey ahali, Durun! Aklınızı mı yitirdiniz? Anadolu benim korumamda, dellenmeyin! Beni de dellendirmeyin…” dese, Diyebilse bir ! İstanbul semalarından, ufuklarından Kıbrıs çimenlerine bir seslense, Gür sesiyle uçursa, Kargaları, Karabatakları, tüm yırtıcı kuşları Bir ürkütse, bir uçursa… Bilirim…Ben senin, O halini de bilirim Anadolu’m..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.