FOTOĞRAFIMDAKİ MÜHÜRbir ihtilal yalanıyla alıp götürüyorlar sabahı ihanetin en karanlık yanıyla götürüyorlar ne gözyaşları içinde bir general ne tebdil-i kıyafet gezen bir kral var ırmaklarımızı rüyalarımızdan çekip çıkaran çapulcular dönüp çingene bir mevsimi çağırıyorlar durmadan tenimde gün doğarken ayarttığım dudaklar ayarttığım bulutlar örtüyor beni örtüyor ödünç aşklarıyla bir adam yenik bir özürle örtüyor günü ve karanlık çirkin yaralarla aralıyor göğsünü şimdi gece çeteler kurar öpsem yarimi öpsem yıldızlar fışkırmaz kuyulardan öpsem zehirli bir haziran adressiz kaldığımız içtiğimiz nektardan bellidir artık bellidir yağmurun farklı yağdığı çapaklarımızdaki kandan bu yalnayak hayatla iyi bir resimiz onlara harika bir resim avuçlarımızda ovuşturduğumuz umut ovalarımız yarıçıplak duruşumuz harika kilimlerimiz karlı bir ölüm kadar antika ama korkuyorlar ruhlarımızdan biraz gözkırpacak olsa bize yapma çiçeklerden bir bahar bir iktidar sessizce deviriyorlar bir kader gibi deviriyorlar kadehlerini gözyaşlarımızın yamacından her çılgının her çalgının içinde bir korku her sözün sonunda bir karakol var ekmeği fırlatarak veriyorlar bize ve çiğniyoruz birbirimizi dağları deviren ayaklarımızla direnen son yanımızla çiğniyoruz ekmeği ölümlerimiz fırlıyor haberlerden karanlık şenliklerden çürüyen yerlerimize basa basa dansediyor bir rüzgar bir rüzgar yağmura baka baka çürüyor sonra ilikliyor sarsak bir inatla çürüyen elbisemizi paralarla karışıyor gülüşlerle kirli bir mavi karışıyor iliklerimize götürüyorlar iliklerimize kadar hızla götürüyorlar bizi kendimizi unutabileceğimiz bir denize biz yani o sessiz ırmak biliriz masa altından gülen bürokratların her sevişme vakti gümbürdeyen iktidar korkusunu çamurdan şiirler dökülüyor sabahtan bir kaç damla kan her yağmurun eşiğinde ayrı bir koku her annenin yüreğinde ayrı bir idam sarsıyor bebeklerin çalınmış uykusunu giderek çıldırarak unutuyoruz sonra dalgın bir deniz oluyoruz bir rüya kimse dönüp bakamıyor ruhuna bakamıyor aynaya alıp götürüyorlar yıllarca altında kaldığımız gökyüzünü ne herşeyi unutturacak bir dua ne apaçık bir iman rüyalarımızı aydınlatan efsanesi kirlenmiş umutsuzlarız heybelerimizde çocuklarımız için sakladığımız ne varsa onlar bitiriyorlar şehirlere düşürüyorlar bizi onursuz bir iççekişe mahpuslarda ihanete düşürüyorlar alıp götürüyorlar bizi kararıyor sabır aşk kararıyor anne rahmindeki uykumuzu özlüyoruz her ölüm orucunda her ölüm orucunda yeni bir bahar aranıyor gelip gelip deliriyor sözcükler tam dilimin ucunda dilimin ucunda yeni bir hayat dışarda olağanüstü güvenlik önlemleri var ve çocuklar yıkık köprüler gibi diziliyor dünden yarına sabahı elleyen kim kim bu görünmeyen canavar yanan bir deniz oluyoruz yollarda ölüyoruz ardarda titriyor artık hayata attığımız en ufak çimdik tıkladığım kapılar buzdan kalabalıklar titriyor fotoğrafımdaki mühür kadar aklımız yanıyor bindokuzyüzdoksanyedi sonbaharında fidel castro ölmüş che guevara yaşıyor yaşıyor dağımıza bırakılan yıldızlar yaşıyor bizden dağılan ne varsa sokaklara yaşıyor ölümlerle dansedip ölümsüzleşen kızlar yine de serinlemez kanımız bize yetmez bu rüzgar gökyüzünü cebine koyup giden hüseyin bir daha dönmez artık bir sonbahar oluruz uçsuz bucaksız kendimizi buluruz gittiğimiz yerlerde ve sonsuzluk bir kez daha şifreler öykümüzü belki yeni bir şafak çıkarır bizden mevsimler kutsanmış suçlar buluruz kocaman bir aşk belki de kanla yıkarız yeniden yüzümüzü artık çölde cesetsiz bir çarmıh kadar anlamsız ve çirkin papatyalar gibiyiz her bahçede artık bize yalnızca gözyaşları çul yaralar kardeş yokluklar abi artık hapisten yeni çıkmış şiirleriz türkçede yeni bir cinnetle çıkıyoruz mağaralardan çıkıyoruz içimizde kırıklar yağmurla şımaran günlerden kalma kırıklar yorgunuz kapanan her kelepçede ne hayatı alkışlayan çetelerden bir haber ne de gülümseyen bir şarkı artık kürtçede artık zenciyiz yağmurdan gömleğimiz boğuluyor kendine aka aka bir deniz yağmuru öpe öpe kirpiklerimiz ölüyoruz halepçede ölüyoruz bembeyaz olmuyor dünya metin öldüğünde yağan kar gibi ölüyoruz ses gelmiyor diyarbekir’den şeyhmus’u sorar gibi ölüyoruz çıldırsın şimdi sonbahar alıp gelsin bütün mavisini darağacından alıp gelsin yürekli deniz çiçek açsın gözyaşları yarına işte şimdi öpücüğü kondurma vakti alıp alıp hayattan ölümün en vahşi dudağına oysa neden sözcüklerden kan sızar neden hiç bir yürek boğdurulamaz neden hiç bir aşkı anlamaz hiç bir iktidar işte dürtüyor geceyi çırılçıplak bir ayaz bankalarda sessizlik ekiplerde telaş var iflah olmaz bir yarayla tarıyor saçlarını veznedar kadınlar geçiyor ötelerden güzel kokular geçiyor geceden namaz kendimize doğru kıvrılan yolların yeniden başındayız tanrı herşeye karışıyor mu gerçekten karışıyor birbirine binlerce yıldız karışıyor ortalık aniden bir sağnak olsa ne zaman boğulsa paralarla biri karışıyor hesaplarımız ruhlarımız bulutlanır da birgün gözyaşı döker çakallarımız bile çantamızdan yeni bir hayat çıkarır serperiz sokaklara ve sabah çıkarır aşkların koynundan çıngarını parlar yüzümüzde Allah yağmur oluruz biraz günlerle halay çeker başkaldırır çırılçıplak bir ayaz büyür artık büyüyebildiği kadar cehennem biz anlatılmaz bir cennet ile yanarız yalansız ve üniformasız SITKI CANEY |
Bence tüm şiri kalbinin üstünde taşıyan özgürlük şarkısıydı......