Boş Ev,Duvar,İlkbahar
Boş bir evin duvarlarına bıraktığım söz sanatları
Çözülemeyen problemlerin yarattığı içsel tedirginlik Sular seller gibi bildiğin konular bunlar Kalem dahi oynatamadığın… Artık kendinin dahi inanmadığın Hisler hissiyatlar bunlar. Örselenmişlik Büyümekle eşdeğer bir kayıp bu Alışkanlık. Yüzememek bu… Su üzerinde yürüyememek biraz da. İnkâr edip savunduğun Savaşmadan kazandığın insanlar İzler, iç buruklukları Adımızdan arta kalanlar. Elden bir şey gelmiyor artık Bataklığın kendisi oluyorsun ki Çıkmak ne mümkün… Sonra kuruyorsun ama İşe yaramaz haldesin artık Yağmur yağsa ıslanmıyorsun Öyle bir şey… Bakıyorsun sonra Geriye… Bugüne… Kaybettik bak renkleri Beyaz bile soluyor tümcelerde Artık inanacak tek bir şey bile yok Renkler bile. Sevmek istiyorsun o gün Dibe vurmuşsun çünkü Onca biriktirdiğinle en olgun sevgini yaşamak istiyorsun Rakı kadehini dolu dolu kaldırmak istiyorsun aşka Artık öğrendim diyorsun Avuntun bu zira… Yokluğu görüyorsun Onca öğrendiğinle, büyüdüğünü görüyorsun Belki de kaybın kendisi bu. İşte en çok o gün sevmek istiyorsun… Türk sanat müziği Sonbahar Hicazkâr hüzünbaz bir adam oluyorsun Kendine sarılıyorsun Olmayan bir şeye… Tüm yanlışlarını yüzüne vuruyor Bu takvimlerde her gün değişen şey… Artık neyse adı… Kimi zaman diyor Kimi bir yol. Ölüm son. Korkmuyorsun… Bak kocaman adam oldun O kadar çok kırıldın ki bak… Sakalların bile var Artık içerken susmak meze olabiliyor sende de. Yaşanmışlığın var çünkü En az bir insan kadar… En iyi yaptığın şeyler bunlar Susmak, yürümek, yenilmek Öğrenmek Yenilmek Büyümek Yenilmek… Düşünmek Daha iyi yenilmek… Boş bir evin duvarlarında buluyorsun aradığını Boş bir duvarın tam ortasında Boş bir arayışın tam üzerine bastığın yerde İki oda bir yalnızlık… Seninle dolu eşyalar, koridorlar… Bir o kadar yoksun… “Yok” dediğin beş harf buralarda… Ve en çok akşam güneşi vurduğunda olmuyorsun burada Neden bilmiyorum Uzun geceler değil Huzursuz sabahlar değil… Sakin akşamüstleri benim için en çıkmaz zamanlar. Böyle olmadım bilmiyorum Dedim ya ben bile inanmıyorum bana Artık kimsenin inanmadığı gözyaşlarım var… Ama gelsen şimdi Sen gel sen şimdi… Hep düşündüğüm gibi Üzerinde bahar kokan uzun bir elbise Saçların açık Ve papatyalar… Biliyorum alerjin var… Yeşil, mor bir gün Ama sen yine sırt çeviriyorsun aşka… Söylesene kaç defa kazandık ki hayatta Bu defa da ıskalayalım diyoruz? Öyle uzaksın ki… Sanki bilmediğim bir dilin ucunda Ne desem duymaz halde… Uçsuz bucaksız bir yerde Saçma sapan bir uçurumdasın… Üzerinde yine o elbise… Rüzgâr var… Nereye böyle? Kürşat Uçar |
nereye?
çokça yaşanmışlık
dediği gibi bir düşünürün
"yenil...daha çok yenil"
Sevgiyle