DüN AsıKTı YüZü İzMiR'iN...Dün asıktı yüzü İzmir’de göğün... karardı... öfkeyle esti... sonra yaşardı gözleri yağmuru oldu İzmir’in. Tüm gece döktü yaşlarını.. toprağın… yaprağın… denizin kokusunu duyurup rüzgarla el ele… utancını yüzüne vurarak İzmir’in, ağlıyordu. Yalnızlık kokuyordu İzmir. gece yarısını çoktan geçmişti. Bir kadın: sığındığı gecenin koynunda geçen hain zamana “Bir varmış- bir yokmuş hiç yaşanmamış misali gitmeliyim bu yerden … “Aşağılık” dediğin şehirden” ….diyerek, ard arda sancılarla acılarını sunarak karanlığa… ağlıyordu. Kendi karanlığında aynı hiddetiyle gürlerken gök, duymuyordu yağmuru. “Sebebi sensin! “diyordu. “sen düşürdün seni gözlerimden yüreğimin o en güzel yerinden. Bulutlardan beşiklerde salladığım “bebeğim”, “Yağmurum”ken benim… ” Her gürleyiş, yeni bir sancıyla şiddetleniyordu. İzmir’de bir yüreğin daha harcanıp acımasızca öğütülmesiyle. parça parça bulutlarda, kah sevgi kah nefret yüküyle, utancını yüzüne vurarak İzmir’in, İzmir’e gürleyip sıyırıyordu koynundan yağmuru. Her gürlemenin ardından coşkuyla süzülüyordu yaşları anlaşılamamanın … hüzünlerini silmek istercesine yüzünden. dün asıktı yüzü İzmir’de göğün, mevsim Son bahar, aylardan Eylüldü yine gök kapkarayken umutlarınca bir ürperti çöktü serinliğinde yıldızlar yoktu yerinde düşsel avuntularında yağmurun çiçekler boynunu büktü söyleştiği yaşlı teyze yalnız yemlediği güvercinler yemsiz kalabalıkta ama kimse(siz) oturduğu bank “boş”kaldı… Leyla Işık 30 Eylül 2007 10:26 |
izmir kadar hasret kokan
izmir gibi sevgi kokan
şiire ve şairine teşekkürler