Tanıksız Tutanaklar / 3
- Neresinden başlasam, karanlığa uzanan
Sahipsiz bir mektubun tek tutanağıdır bu… - IV .) Ve onlar kırılmaya yüz tutmuş gecelerin Dileklerinde kalmış yıldızları yok sayıp Ve onlar hayalleri yorulmuş hecelerin Her noktasına sinmiş yalanları kutsayıp Gördükleri düşlerin hayrını unutarak Ve siyah kâbuslara, susarak yürüdüler… Onları anlatmaya ne söz yeter ne kâğıt Baktığım her yer siyah, gördüğüm karanlıkken. Semayı kaplıyorken bin hüzün bin bir ağıt Ve can denen mutluluk yalnızca bir anlıkken, On yedinci yaşına doyamamış Erdal’ın Gencecik bedenini asarak yürüdüler… Onlar ki yangınlardan bir avuç kül alarak Bir Anka kanadına yüklediler günahı. Onlar ki meleklerin hüznüyle azalarak Bir çölün kumlarına defnettiler sabahı. Ve onlar Kerbelâ’dan karanlık bir menzile Hüseyn’in gözyaşına basarak yürüdüler… Çünkü onlar yok sayıp görünen her ne varsa Varlığından utanıp, gizleyerek gün be gün Var ettikleri suçun gölgesi ne kadarsa O çıkmazın nurunu izleyerek gün be gün Karanlığın düşmanı, günahsız Nesimi’nin “Enel Hak” nidasını kısarak yürüdüler… Yürüdüler an be an, yürüdüler durmadan Simsiyah gölgeleri suç gibi sürüyerek. Yürüdüler, “bu gidiş nereye?” hiç sormadan İki nefes arası, sessizce çürüyerek. Tanıksız tutanaklar bırakarak takvime İçlerindeki kini kusarak yürüdüler… 09.02.2009 Beylikdüzü |
Sana da yazanına da selam olsun!
Artık ne fidan kırılıp genç yaşında,
Ne de açmadan tomurcuklar solsun!
Muhteşemsiniz!!!