DÖN SEN KÖYÜNE
Kekik kokar mor, sümbülü dağlarda.
Alev alev yanar, nar çiçekleri. Bülbül güle hasret, öter bağlarda. Hare hare yanar, nar çiçekleri. Uzak da türkmenin, başı dumanlı. Yörük güzelleri, başları bağlı. Derelerin buzlu, akar suları. Sisler perde perde, kaplar dağları. Bir hüzün sarmıştır, bugün türkmeni. Şehit düşmüş Mehmet, türkmenin eri. Gözünü kırpmadan, attı kurşunu. Şehit verdin anam, yiğit oğlunu. Dağları ormandır, zümrüt yeşiller. Gökyüzü aydınlık, koyu maviler. Alıcı kuş yüksekte, avını gözler. Güzel Gülüzar’da, Mehmet’i özler. Tezek kokuları, süte karışır. Mehmet’i duyanlar, birlik ağlaşır. Televizyon söyler, haber ulaşır. Toprak şehidini, bekler kavuşur. Bu ne ilk olacak, ne de son dostlar. Bu kutsal vatanda, şehit topraklar. Ali’ler, Mehmet’ler ve Mustafa’lar. Şehitle beslenir, kara topraklar. Bir yanda şehirin, lüküs hayatı. Kimisi armatör, yalısı katı. Varlıklı şımarmış, hep ferrarili. Askerlik raporlu, çılgın ve deli. Küba purosuyla, göbek kaşıyor. Bugünkü vurguna, hesap yapıyor. Bir borsa bir döviz, para kapıyor. Evsiz barksız olan, parkta yatıyor. Trafik keşmekeş, huzursuz ortam. Esnaflar siftahsız, iş bitmiş çoktan. Ülkeyi böyle mi bıraktı atam. Gün günden kötü, batmışık toptan. Bırak şu şehiri, dön sen köyüne. Hasret kaldın, köyün soğuk suyuna. Bu köyler olmasa, bak sen oyuna. Dön kardeşim hemen, tarlalarına. Türkmendağlı şehir, köyle karıştı. Ne şehirli oldu, ne de alıştı. Nüfusta yetmiş beş milyonu aştı. İşsizlik aşsızlık, her yeri bastı. |