ASİTANE
Şehirlerin baş tacında,
Yer, zaman ve insanlar Buluşuyor kutlu bir sabahta Güneşin en özendiği bu şehirde Nur gibi ışıklar süzülüyor Cennetten gelen bu ışıkları Sultan Ahmet’in minareleri selamlıyor Boğaza hayran melekler geçiyor İstanbul’dan “Ama bunlar eskidendi” der gibi asırlık çınarlar Öksüz kalan yalılar, ağlamaktan kör olan çeşmeler. Ve Beşiktaş’ta bir iskele; “ şahidim” diyor tüm bunlara Topkapı’dan alıyorum acı haberleri. Surlarda acı bir türkü; ah ki ne ah! Nerede leventler, yeniçeriler, atlılar?... İki, şuh edalı, sur dibinde iken Müşteri olmuş leş kokan müsveddeler. İstanbul bir Sezen şarkılarında kalmış, Bir de en nadide şiirlerde. Kement atılmış boğaza da Seyran olmuş ayaklar altında. Ondandır belki de bu kayıkların ağıdı. Baharlar artık mazide bir parıltı, Her defasında özlem var Saltanat zamanı hanımefendilere. Yazık, Tevfik ne de haklıymış. İstanbul bin medeniyetin arta kalanıymış. Zahir içinde bir nefes almak Zehirli çiçeklerden demet demet koklamakmış. Uzaktan bakanlar alıcı gözlerle Boğazın iki yakasını gıptayla süzerler. Oysa çok süslenen, bir şuh kadınmış, İstanbul, her devrin kirli lekelerini taşırmış. Özcan ÇIRAK |
saygılarımla.....