Tanrım konuşabilir misin?Yârim, Gülüşün her nasıl kaldıysa aklımda Her nereye baktıysam nereye gittiysem Senden kocaman bir gülüş, kocaman bir sevgi yumağını, Ağız dolusu gülüşünle karşılaşıyorum. Sonra eflatun rengi çiçekler açıyor yaralarımın kıyısına Sonra taflan oluyor her çiçek Önce bir tas Ağu iken sonradan bin bir derde çare Merhem oluyor. Bak şimdi gözlerin nasıl parlıyorsa, Nasıl ki bir güneş yıllarca aydınlık görmemiş bir ülkeyi aydınlatıyorsa, Sen de o kocaman güneş gibi ağız dolusu gülümsemenle Geldin ve aydınlattın bu mahzenin en kuytu yerini, Bu ihanet tozlarıyla kuşatılmış bulanmış bunalmış yüreği. Sonra ilkin güneşten gözleri kamaşan ve karanlığa alışan bir esir, Bir tutsak gibi yüzüne her baktığımda gözlerimi alamadığım bir ışık sarıyor her yanımı Sonra yine tekrar tekrar alışıyorum aydınlığına Tanrım diyorum: esirgeme bu ışığı kalbimden ve artık yeter diyorum bu kadar kedere bulanmış mutluluğu reva gördüğün. Biliyorum Çaresiz değilim çünkü çarenin de sen olduğunu söylüyor ağaçlar Çiçekler Ve geceyi kan ter içinde geçiren o tükenmez arzularıyla âşıklar. Kelimelerin anlamı yok kalmayacak da Sara nöbetleri geçiren yalnızlıklar içinde geçen ömrün karşılığında sen kalmalısın geriye Sen olmalısın bir tek TANRIM KONUŞABİLİRMİSN Dediğim yerde Ahmet Bilgiç |