Günah Eskizinde Yaşama Davet
’ Şiir yolunu bulur üstad ... ’
Antika sızılarımı açık arttırmaya çıkardım üç kuruşluk gerçekleri paha biçilmez yalanlarla örtbas ettiler bilmediğiniz her şeyi biliyorum suç aletim inancım bayım ve bilin ben en çok kendime inandım bildiklerimi bilseniz şimdi ve ben bilmesem... Bu şiir unutulmak için yazıldı son cümlede kendi intiharını yazmak ve bir daha hatırlanmamak unutmayın her şiir kendi kalemiyle vurulur... Ben unutmak için sevmedim bayım hangi tene uyduysa tenim yoldan çıktı kimle konuştuysa biberler sürüldü vücut dilime sevgiyle açıldı sandığım kollarda gerildim çarmıha ve duvarlar örüldü kalbimin hicret emri aldığı her kalbe ben kalbimle sevmem bayım biz ayrı dünyaların - kuyrukları kesilmiş - yalanlarıyız. Benim de aklım tutuldu zamanında / kalbim lades aklımı kaçırıp aşık oldum düş kırıklarımı kalbimle topladım / kanadım kalp çarptığı kadar yaşar insan ve beyin yaşadığı kadar sever - beyin ölümü gerçekleşen kalp sevemez - ben unutmak için sevmem bayım bundan en çok tanımadığım insanları sevdim iyisi mi siz hep yabancı kalın... Suni sancılarla doğurduğum şiirlerle uymuyor DNA’nız şiirlerin Meryem anasıyım, icabında masalların bekareti çalınmış güzel Pollyanna’sı acısını alsın diye tuza yatırırım düşlerimi geceden düş biterse ölüm gelir bayım düşlüyorum öyleyse varım. Ben anne de olamam bayım kundakta acılar büyütürüm en fazla umut dayarım ağızlarına ağladıklarında acıların Meryem anasıyım, icabında filmlerin kötü kadını, üvey annesi, Aliye Rona’sı insanlığın hudut kapısından elimi kolumu sallayarak çıkar şeytana iltica edebilirim yediğim çanağa pisler sonra kırar şeytanın bacağını Pollyanna senaryolarımdan bir çift değnek sunabilirim huzuruna... Acılar eskidikçe sızısı ucuzlayıp artıyordu değeri seneye de giyerim diye bir boy büyük hüzünler seçtim kendime hacimsiz mutlulukların tadı damağıma varamadı hiç batıl inançlarım olmadı mesela nazar değmesin diye mi kurşun döküyordu kalleşler masum çocuklara kısır topraklara dilekler ektim en görkemli umutlarımdan kuyulardan boş hayaller kaçırdım vurmadım hiç tahtalara kara kedilerle samimi oldum Tanrı’yla saklambaç oynadık merdiven altlarında ben ebe oldum ne zaman dokunmaya kalksam - O ki dokunmayan ve dokunulamayan - yok oldu hiç yoktan iyidir bayım hiç olmayı öğrendim sihirli bir dünyada çok gerçek kaldım ve gerçek bana hiç yakışmadı. Gerçeğinden ayırt edilemeyen muazzam yalanlar diktim dudaklarıma ne zaman gerçeği söylesem gerildi dikişlerim / kanadım katında yerim olsun diye Tanrı’nın gözüne girmek için hiç uğraşmadım kork dediler korkmadım bayım, sevdim / günahım ne büyük Tanrı’nın etkisiz elemanı olmam istendi pi sayısı gibi sabit, cahil ruhsuz, dilsiz, tam anlamıyla beyinsiz / beceremedim Tanrı’yla güldük insanlığa, ağladık bayım / ne büyük günah Tanrı gülmez değil mi ancak hesap sorardı... İnsanlık öldü bayım Tanrı dayanamayıp - bu yüzden- intihar etti inanmazsınız, Tanrı öldü bayım / ruhuna el mucize... Doğruyu söylediğim doksan dokuzuncu köyden de kovulup derme çatma kelimelerimle kendi köyümü kurdum ki siz buna şiir diyorsunuz benim hiç şiirim olmadı bayım son cümlede intihar eden tüm yaşamlar gibi yalnızca bir düştü, geldi ve geçti geçerken acıttıysa eğer üzgünüm bayım... Ölümleri temize çekmek isterken bir darbe daha almamak uğruna ölü taklidi yapıyorum karaya bulanan hayata bu bir şiirse eğer susa susa şiirbaz oldum bayım ve ben hep kendi silahımla vuruldum. Kendinizden kaçıyorken masallarla on ikiden sonra balkabağına dönüşebilir şiir aslolan o zamana kalmadan bir şeylerin değişebilmesi ben size bayım demiş olabilirim ama siz lütfen üzerinize alının. Dilek Akın Arnavutluk, Kosova, Türkiye / Havalimanı ve uçakta - Mart,Bir’İkibinsekiz |
yalnız şiir konusunda ki tek olumsuz tespitim şiir adına sanki demi az gibi geldi...içinden gelen şekli ile kaleme alındığı samimiyetinden ve konuşma dili ile karşımıza çıkmasından rahatlıkla görülebilmekte..
o kadar güzel bir çalışmaydı ki çok daha çarpıcı bir şekilde çıkabilirdi diye düşündüm karşımıza.
sevgiler şair...güzel çalışmalara atılan imzalarda buluşmak üzere...