KIR(I)K BAHARIN ARDINDAN
Bir yad rüzgâr dağların perçemini okşarken,
Bozkır yanaklarıma iki damla yaş düşer. Topukları nasırlı sokaklarda koşarken, Her mola verişimde ömürden bir taş düşer. Uçurumlar dolarken sırtımdaki heybeye; Sabrın omuzlarında eriştim her tepeye. Aklın hududundaki keşmekeş bir cepheye Ulaştığım her vakit gövdemdeki baş düşer. Ne aydınlık göz kırpar ne de bir bitiş olur, Kıraç karanlıklara doğru her gidiş olur... Her nefes alışımda hayâller iğdiş olur; Zembil zembil bahtımın yurduna telâş düşer. Vuslat asılı bekler ufkun en son dalında, Yol alırken gurbetin küreksiz sandalında… Kaderin usturası yer etmişse alında; Ne bir huzur sükûnet… payına savaş düşer! Kırk baharın ardından ister sürün, ister uç; Sebeplerin rahminde bellidir bütün sonuç! Şuurumun dişleri düşerken avuç avuç, Geriye benim gibi bir âmâ nakkâş düşer! Hüsnü Özdilek |