ArdındakiUnuturum sanma. doğa ananın huzurundan kovulmuş mevsim gibi kaplıyor havayı bıraktığın sızı. Veysel’in gözlerinden bakarken sana acılarına kadar gördüm ki, seni sızlıyor tenim, bildiğin gibi değil.. Araf’tan ötedeyim. bilmem sanma. gözleri yağmurlu bir kadın, yeni yetme teninde saçları ağarmış bir kıyıymış .. kanına düğüm atılmış kara bir tren sesiymiş şehir sen giderken kemanın sofrasında rakı, dilinden düşen hüzünbaz bir notaymış ıslığı . Ahh şehir dallarında efkâr doğan bahçedenki o ağacı sarhoş eden ben değilim . ben değilim göğünden yıldız, denizinden tuz çalan .. bak ! su ateşi zehirledi ki, ateş deli miydi ölüme, sevdiğinin elinde bile bile selam verdi . deme birşey şehir, kıyama bana .. kayboluyorum inkârın kollarında inanmak diyor; piç gibi bıraktın ellerimi sende mutlu olama ! sevemediğimsin sen şehir o yokken acılarımın saçlarını yalandan da olsa okşama kırılgandır uçları hâlâ ve bil diye şehir kahrol diye hüznü iyi ağırladığımdan beri, et’im kemiklerimin mezar yeri . -bir parçasını alın sayfamdakilerin S.D. |
şiir utandı benden...dedi ki..
"nerdesin sen.."
çokca, sıkca soluklanacağım korkunç bir sayfa şiir adına...gıptalıkla izlenesi, okunası, yutulası her satırıyla...
anlaşılan o ki şiir canımız çektiğinde, şiirde dem almak istediğimizde yolculuk Mavi'ye...
şiiri arama..aldım gittim şair...
her dem şiir, her dem aşk ile...
rastgele..