Ateşte Yakıyor Buz da( sessizlik lütfen) uyanıyor Anne sonsuzluğun uykusundan ki ellerinde düşürdüğün düşler ki gözlerinde kırklanacağın damlalar ki sözleridir beklediğin özüne ( dokunsun karanlığın alnına zerdali dudakların tatlansın mayhoşluğun hüküm sürdüğü ten ) tut ellerinden tut hadi kaldır onu öptüğü topraktan özlenen sesinin telaşıyla bitsin dizlerindeki firari yorgunluğu ( tutunduğu tüm dallar yılgın ve baygın sarıya kesilmiş umutlarıdır zamanda çürüyüp giden ) hadi aç kollarını yeniden açsın göğüs uçlarından solmaya yüz tutmuş ömrü öğretilerini sun sesinin tınısıyla ( ilk ve son nefes arasındaki bilinmez süreç neden bu kadar ağır insan olmanın bedeli ) korkulara rağmen adımlansın öteler ve son nefesini veriyorken ölmeyi öğrenmenin hazzını yaşat ona ki Azraillin kızıl salyasıyla lekelenmesin masumiyeti ey hayat anlamsızlığını anlamaya çalışmıyorum artık yoksa gittikçe yitiyor yaşam olgum biz seni değil sen bizi yaşıyorsun oysa anlayacağın ateşte yakıyor bizi buz da… (çünkü; evlat acısıyla yananlar kadar üşüyor geride kalan çocuklar ) 28/Aralık/ 2008 Figen YARAR |