Düşük Özneli Yılgınlıkbeni bir şiirle öldür ey sesimi yarasına bastıran irkiliş aşkın iniltisi kulaklarıma dolsa ne çıkar ötede tenha bir galibiyet peşinde “ulur aya karşı kirli çakallar”* karşılıksız bir ay/mazlığa atılabilirim lanetlenmişliğimin hiç kıymeti yok körü körüne bir aldanıştan başka körü körüne kavuşturacak bir yel esse bana değmez ve beni ilgilendirmez ilgi/lendirilmiş bağlılık andı çünkü insan yarasına tuz basar soğuk zamanlarda soğuk ve ateşsiz odalarda tenden kıyamet kimyası süzülen yarasızlığın yararsız sayılıp ayıplandığı mağaralarda insan sözüne tuz basar diliyle kanattığı her ciğeri dağlamak için insan tuza söz basar kavline sadık ahıyla mayışık her zamanında belkiler terzisi kapındayım bitimsiz belkilerimi alıp geldim koparılmış bir düğme kadar habersizim ne yapılacağımdan göğe iliklenmezse kalbim ne yaparım bilmiyorum iliklerim nasıl çekilecek haberim yok sabah haberleriyle ruhunu serinletmiş bir dolmuş yolcusu kadar dinginim aymazım duyarsızım ilgimin iliklendiği bir gökyüzü yok ve bir yüzüm de yok gökyüzüne bakacak fışkırıyorum gecenin memelerinden el altından pazarlanan her yasak şey kadar gizliyim gizemliyim kenarındayım nehrin aklım koşuyor karnına bilmecelerin çünkü ben esridiğim her sıvıyı gecenin memelerinden emiyorum eskiden esriyorduk sarhoş oluyoruz şimdilerde kelimeler değişiyor yeminler unutuluyor yumruklarla göğü deldiğimiz hatırdan çıkıyor da sade/ce siyahından hayat zerkeden gece emziriyor beni sonsuz anaçlığıyla gecenin bir cin olduğunu varsayabilirim o kadar muhteşem bir iklim de değil muhtemelen puştluğumu kapatıyor diye seviyor olabilirim geceyi muhtemel/en basit gerçek bu esritmiyor uyandırıyor soğuk kaygılı ve karamsar rüzgarıyla hurufun zindanından kaçtım sözün aksinde durulayıp düşük özneli bir yılgınlık döküyorum kağıda netameli ve dayanaksız irkilmelerle savunuyorum seni aşkım şehrim şiirim geceyi imlâyla seviştirmem önünde bir engel/s yok artık terden tuzu damıtmama gerek yok kağıdın yarasını otalayan kanlayan anlam/layan bir yanılsamadır artık bu şiir.. ey sesiyle yaramı bastıran yılgınlık seni bu şiirle öldürebilirim 04 Aralık 2008 * (Sezai Karakoç-Mona Rosa Aşk ve Çileler’den) Şükrü Özmen |
bitimsiz belkilerimi alıp geldim
koparılmış bir düğme kadar habersizim
ne yapılacağımdan
göğe iliklenmezse kalbim
ne yaparım bilmiyorum
iliklerim nasıl çekilecek
haberim yok
bilmiyoruz şair bilmiyoruz......... tebrikler...