Sana Geliyorum
Sana geliyorum
Başı hep dumanlı yüce bir dağın Zirve yakınındaki kaya dibinde Hoyrat rüzgârların yaladığı Kavurucu ateşlerin alazladığı Bir yapışkanlıktan sıyrılıp, usulca Olmuş, pişmiş, yanmış gönlümü Ve ham bedenimi Sana doğru sürüklüyorum Ulaşacağım, biliyorum Sana geliyorum Sana geliyorum Farkındayım, mesafe çok uzun Geri koyacağım evvela Kavruk çamları, ulu köknarları Ensesi kalın kurtların uluması Ürkek tavşanların sıçramasıyla Zarif bir ceylan toynağı gözümü çizecek belki Yağmurun yuvarladığı dallara tutunacağım Bendleri yıkan, bayırları yırtan sel gibi Ordan oraya savrulacağım Ulaşamazsam, zaten ölüyorum Sana geliyorum Sana geliyorum Kar erimiş suyun buz soğuğu olacak sırtımda Mayıs ılığının çiçek tozu Ekin tarlalarının bereketi dolu yüreğim Mübarek olan ne varsa taşıyacağım Alabildiğimce alıyorum Sana geliyorum Sana geliyorum Uçsuz bucaksız bir serilmişlikte Tek dal kımıldamaz sahra tenbelliğinden Çarşaf çarşaf yaygın kokmuş sularda Karabatak gagalarından kurtuluyorum Pırıl pırıl bir berraklıkta Işıklar oynaşır, inip söğüt dalları arasından Cıvıl cıvıl kuşkanatlarına ritim tutarak Ümit yüklü sevinçlerle gülüyorum Sana geliyorum Sana geliyorum Medeniyetin diktiği duvar çıkar önüme Bir yol bulur ve aşarım mutlaka, Öte yana Hani demişler ya; Belanın gah altından gah üstünden Dünya kurulalı beri sular varmış denize Koşarak, yürüyerek, sürünerek Varıp, kavuşacağım Seviyorum, istiyorum, diliyorum Sana geliyorum |
içim sızlamadı okurken dersem yalan olur
mükemmel olmuş / yüreğine sağlık