0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
32
Okunma

Geceydi…
Dağ sustu, gökyüzü karardı.
Yıldızlar utandı, saklandı bulutların arkasına.
Bir anne, oğlunun yolunu bekliyordu,
Ellerinde ekmek kokusu,
Ayaklarında yoksulluğun izi vardı çocukların.
Roboski’de rüzgâr bile ağladı o gece.
Kar, beyazlığını kaybetti.
Toprak ana titredi,
Çünkü bağrına düşenler yabancı değildi;
Onlar bu toprağın çocuklarıydı.
Otuz dört candı gelen…
Otuz dört isim,
Otuz dört yarım kalmış düş,
Otuz dört anne yüreği.
Birinin adı Ahmet’ti belki,
Birinin adı Mehmet,
Birinin adı Şivan…
Ama hepsinin soyadı yoksulluktu.
Sırtlarında silah yoktu,
Sırtlarında ölüm yoktu,
Sırtlarında yalnızca yaşamın yükü vardı.
Ama gökyüzü onları düşman bildi.
Ve ateş yağdı.
Bir çocuk düştü,
Dağ sarsıldı.
Bir kardeş düştü,
Anne yandı.
Bir hayat daha söndü,
Ve devlet sustu.
Ey Roboski!
Sen bir köy değilsin artık.
Sen bir çığlıksın.
Sen annelerin yırtılan sesisin.
Sen toprağın “neden?” diye haykırışısın.
Analar hâlâ kapı önlerinde bekler.
Bir ayak sesi sanır rüzgârı.
Bir gölge görünce irkilir.
“Belki gelir” der…
Oysa gelen yalnızca acıdır.
Mezarlar yan yana dizildi.
Taşlar konuştu.
Her taş bir hikâye anlattı,
Her hikâye yarım kaldı.
Bir mezarın başında bir ana fısıldadı: “Evladım, üşüdün mü?”
Oysa üşüyen adaletti.
Üşüyen insanlıktı.
Bize dediler ki:
“Unutun.”
Unutmadık.
Bize dediler ki:
“Zamanla geçer.”
Geçmedi.
Çünkü evlat acısı zamana sığmaz.
Çünkü Roboski takvim yaprağı değildir.
Dağlar hâlâ anlatır o geceyi.
Kurtlar susar,
Kuşlar yarım uçar,
Ay her doğduğunda biraz daha eksik çıkar.
Ey devlet!
Bir annenin gözyaşı kaç dosyaya sığar?
Otuz dört can kaç klasörde kapanır?
Roboski’de yalnız çocuklar ölmedi.
Vicdan da vuruldu.
Adalet de toprağa düştü.
Ama bil ki Roboski unutulmadı.
Unutulmayacak.
Her ağıtta yeniden doğacak.
Her ninnide adları anılacak.
Ve bir gün,
Bu toprak adaleti hatırladığında,
Roboski’nin çocukları
Dağlardan kalkıp soracak:
“Biz niye öldük?”
O gün gelene kadar,
Bu ağıt susmayacak.
Bu yas bitmeyecek.
Bu toprak unutmayacak.
5.0
100% (3)