Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Hamdioruc
Hamdioruc

Allah ZAHİRDİR ...Balıksa gönlümüz...

Yorum

Allah ZAHİRDİR ...Balıksa gönlümüz...

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

32

Okunma

Allah ZAHİRDİR ...Balıksa gönlümüz...

Allah ZAHİRDİR ...Balıksa gönlümüz...

Allah zahirdir ne demek?
Allah İlk’dir (hep var olan), Sondur (her şey yok olur, O yine vardır). O Zahirdir (görülen her şey O’nu işaret eder), Batındır (gizli olanlar ve bilinmeyenler onun bilgisi dâhilinde var olurlar) ve O, her şeyi en iyi bilendir.

Allah’ın zâhir ismi ne anlama gelir?
Sözlükte “ortaya çıkmak, belirgin olmak; üstün olmak, galip gelmek; yardım etmek” anlamlarındaki zuhûr kökünden türeyen zâhir, terim olarak “varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından belirgin olan” mânasında kullanılır (Kāmus Tercümesi)

Sufizmde , bireyin eylemleri zahir , kalpteki niyet ise batindir . Zahir bedenler dünyası iken batin ruhlar dünyasıdır . Sufiler , Şeriat’a uygun bir zahir sağlamak için manevi rehberleri tarafından batinin arındırılmasına inanırlar .

Allahın olmadığı yer yok cennet okyanussa dünya gölet...balıksa gönlümüz

Cabir bin Hayyam :Göletteği balığın susadığını duyduğumda gülüyorum.Allahı bulmak için hac yolculuğuna çıkanı duyduğumda da gülüyorum...dedi...Yunus Emre:Tur dağında musa ile çağırayım mevlam seni...dedi...Kbe duaların anında kabul gördüğü bir yer...göletle göl bir mi...cennetle dünya bir mi...esma ilkeli dünya da ahirete ama bir göletse biri göl...

Bilinmek için yarattığı için bilmeyen kalmayacak ahirette...


﴾Enam/32﴿ Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için şüphesiz ki âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

Tefsiri:

İnkârcılar dünya hayatından başka bir hayat tanımadıklarını belirtirler. Kur’an ise onlara şu gerçeği hatırlatarak cevap vermektedir: Âhiret kaygısı taşımadan sırf dünya ile meşgul olanlar için “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.” Hayata anlam ve değer katan şeyler, Allah’ın hoşnutluğunu ve O’na yakınlaşmayı umarak yapılan hayırlı işlerdir. Böyle bir düşünce ve niyet taşımadan yaşanılan hayat boş, mânasız ve faydasız geçirilen, tüketilen bir süreden ibarettir. Buna mukabil müttaki olanlar yani dünyada yaptıkları her işin hesabını Allah’ın huzurunda vereceklerini düşünerek yaşayan; O’nun buyruklarına âsi olmaktan, yasaklarını çiğnemekten sakınanlar, emir ve yasaklarına tam bir saygı şuuruyla uyanlar, bu tutumlarıyla dünyada kendilerine tanınan fırsatı hakkıyla değerlendirdikleri için bunlar hakkında âhiret yurdu dünyadan daha hayırlı, daha güzel olacaktır.Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 394

Bilinmek için yarattım dedi Allah...Allah insanların kendisini bilmesini İstedi...Kahrı da lüftuda bilindi şirk sebeb Kahharlığının bilinmesine ve İhlas sebeb Lütfunun bilinmesine...

﴾Yunus/99﴿ Eğer rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topluca iman ederdi. Hal böyleyken, mümin olsunlar diye sen tutup insanları zorlayacak mısın!
﴾100﴿ Allah’ın izni olmadıkça hiç kimsenin inanması mümkün değildir. O, akıllarını kullanmayanları inkâr bataklığında bırakır.
﴾101﴿ De ki: “Bir bakın da görün, göklerde ve yerde neler var?” Fakat iman etmeyecek topluma ne o kanıtların ne de uyarıların yararı olabilir.
﴾102﴿ Aslında onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin günlerinin benzerini beklemekteler. De ki: “Bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber bekliyorum!”
﴾103﴿ Sonra peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İşte böyle; inananları kurtarmak bize düşer.

Tefsirİ:

Önceki âyetlerde (95-98) belirtilen hususları teyit eden bu âyetlerde, evrendeki düzenin ve en üstün kudretin yüce Allah’a ait olduğu hakikatinin daima göz önünde tutulması gerektiği vurgulanmakta, Hz. Peygamber’den, inkârcılıkta direnenler karşısında mâneviyatını bozmaması istenmektedir. Ayrıca bu âyetler, başkalarını zorla imana getirme çabası içine girenlerin kendi iradelerini Allah Teâlâ’nın iradesi üstüne çıkarmaya çalışmak gibi bir yanlışlığa düşmüş olacakları uyarısında bulunmaktadır.

Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin iman etmeyeceği hususunun hemen ardından Allah’ın, akıllarını kullanmayanları iğrenç bir duruma sokacağının, yani kirli halleriyle baş başa bırakacağının bildirilmesi; yaratanın Allah Teâlâ, seçme kararını verecek olanın ise insan olduğunu, bir başka anlatımla, insanın imanla ilgili sorumluluğunun akıl nimetini yerli yerince kullanıp kullanmamasından kaynaklandığını açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim 101. âyette hem yer ve göklerdekilere ibret gözüyle bakılması istenmekte hem de bu tür kanıtların ve peygamberler tarafından yapılan uyarıların, aklını doğru istikamette işletmediği için iman yeteneğini yitirenlere fayda etmeyeceği belirtilmekte, böylece inanmayanı buna zorlamanın faydasız olduğuna dair bir psikolojik tahlil yapılmış olmaktadır.Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 139-140

Kahrıyla ilgili ilkeler var lütfuyla ilgili ilkele var Hz İbrahim ihlaslıydı ve lütfuna mazhar oldu...Nemrut müşrikti Kahharlığının şiddetini yaşayarak öğrendi topal sinekle helak oldu...Nuh kavmi hayat veren su ile helak oldu...evet su helal ama çok içince helaka sebeb...içki haram ama az içince şifadır...bu ilkeler de var varıkta varlıktaki ilkeleri bilen ve onların hiç değişmediklerini gören ilahi güçü görmüştür...Sınırsızı sahibi sebebi SAMEDİ görmüştür o kişi...


﴾Tevbe/119﴿ Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

Tefsiri:

Önceki âyetlerde işlenen konuyla bağlantı kurarak yorum yapan müfessirler, “doğrular” diye çevirdiğimiz sâdıkîn kelimesini, Hz. Peygamber ve onun ashabı şeklinde açıklarlar (Râzî, XVI, 220). Buradaki hitabın genelliği ve Kur’an’daki kullanımları dikkate alınırsa bu kelimeye, “özü sözü bir olan ve dürüst davranan kişiler” mânası vermek daha uygun olur. Kuşkusuz bu niteliği taşıyan örnek şahsiyetlerin başında peygamberler ve Peygamberimiz Hz. Muhammed ile ona gönülden bağlanmış sahâbîleri gelir. “Doğrularla beraber olun” buyruğunun, onlarla maddî bir beraberlik içinde olmaktan çok, bu sayede elde edilecek doğruluk erdemiyle onlar gibi davranmayı hedeflediği açıktır. Buna göre “Allah’a saygıda kusur etmeme, O’na karşı gelmekten sakınma çabası gösterme” gibi mânalarla açıklanabilen takvâ kavramının sıdk kökünden gelen sâdıkūn kavramıyla birlikte kullanılmış olması, tam anlamıyla takvâya erişebilmenin ancak doğrulukla birlikte gerçekleşebileceğini gösterir (takvâ hakkında bk. Bakara 2/197; A‘râf 7/26).

Sıdk, insanın söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru, dürüst ve iyilikten yana olması anlamında bir ahlâk terimidir. Sıdk kelimesi ve türevleri Kur’an’da ve hadislerde sıkça geçer. İslâm ahlâkçıları da bu iki ana kaynakta tuttuğu önemli yere paralel olarak, sıdk kavramına eserlerinde geniş yer vermişler, çeşitli tutum ve davranışlara göre başlıca altı tür sıdktan söz etmişlerdir: ☼a) Konuşmada dürüstlük. Dinî ve sosyal bir zarara yol açmadıkça söylenen her sözün gerçeği yansıtması gerekir. ☼b) Niyet ve iradede dürüstlük. Davranışların özü ve ruhu niyettir; bu itibarla kişi önce kendi niyet ve iradesinde dürüst olduğundan emin bulunmalıdır. Nitekim birçok âyet ve hadis, davranışlarda niyetin önemini vurgulamıştır. ☼c) Karar dürüstlüğü. Kişi bir işin iyi olduğuna inanmışsa onu yapmaya, kötü olduğuna inanmışsa ondan uzak durmaya karar vermelidir. ☼d) Kararında durma dürüstlüğü. Bir konuda verilmiş kararı uygulamak ve caymadan sürdürmek, karar vermekten daha güçtür; fakat kararın değeri onu uygulamadaki dürüstlüğe bağlıdır. Karar verme ve kararında durma dürüstlüğü özellikle kötü alışkanlıklardan tövbe edip bir daha bunlara dönmeme konusunda önem taşır. Kötü bir işe karar verilmiş olması halinde bundan caymak ise yeni bir doğru karar almak ve uygulamak anlamına gelir. ☼e) Amelde dürüstlük. Ahlâk bilginleri amel bakımından sıdkı, iyilikleri gösteriş yapma ve çıkar gütme gibi ahlâk dışı amaçlarla değil, sırf iyilik olduğu için yapma, kötülükleri de aynı anlayışla terketmedeki doğruluk ve dürüstlük şeklinde açıklarlar. ☼f) Dinî ve mânevî hallerde dürüstlük. Özellikle tasavvufî kaynaklarda havf (korku), recâ (ümit), tâzim, zühd, rızâ, tevekkül, sevgi gibi insanın Allah’a saygı ve bağlılığını gösteren yüksek dinî ve mânevî hallerinde dürüst olması, sıdkın en yüksek derecesi olarak gösterilmiştir (Gazzâlî, İhyâ, IV, 391). Böylece, insanın sorumluluğa konu olan bütün hal ve hareketlerinde doğruluk ve dürüstlüğü, samimiyet ve iyi niyeti ifade eden geniş kapsamlı bir ahlâk terimi olan sıdkın, âyette büyük bir erdem kabul edildiği ve bu fazilete sahip olanların da, müminler için örnek ve önder şahsiyetler olarak gösterildiği söylenebilir.Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 71-72

Allah hem Zahir hem batındır...Kur’anında iki ayrı tefsiri var denildi zahiri İslam batini İslam diye...iki İslam var denilir...Kahrıda hoş lütfuda hoş dedirten iki zıt tefsiri var Kur’anın denilmiştir...

İslam’ın bazı ezoterik yorumları, Kur’an’ın zahir olarak bilinen dışsal veya görünür bir anlamı olduğunu, ancak aynı zamanda yalnızca ezoterik bilgi sahibi bir kişi tarafından yorumlanabilen batin (baten) olarak bilinen gizli bir ezoterik anlamı olduğunu savunmaktadır. Şii Müslümanlar için, ezoterik anlamı yalnızca Zamanın İmamı anlayabilir.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Allah zahirdir ...balıksa gönlümüz... Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Allah zahirdir ...balıksa gönlümüz... şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Allah ZAHİRDİR ...Balıksa gönlümüz... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL