6
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
122
Okunma

hasret,
el uzatıyordu sessizce
karanlık ve sağır geceye
derken,
ihtilal hazırlığına girişti hatıralar
ve böylesi anlarda
tersine doğru akmaya başlar,
bütün ırmaklar.
bak;
vakitsizce düştün yine aklıma.
biliyorum, sana doğru
çaresizce başlatılan her kalkışma,
Jakoben suskunluğunla bastırılıp
bertaraf edilecektir.
ve suçum,
iri harflerle yazılıp
asılacaktır boynuma.
olsun...
sen, bayan giyotin
durma,
indir kirpiklerini
ama bilinsin
ve geçirilsin ki kayda
hiç pişman değilim
zamanın “sen” anlarındayım şimdi.
ki, burada ki “sen”
“yanmak” anlamında olup
ateş ve köz
ve duman
ve her yanmanın ertesinde
aşktan arta kalan
kül-
lerimin
savrulmasıdır aslında.
ve sonrasında,
ne elimde bir “sen” kalır
ne de avuçlarımda bir sevda.
yani eşkıya ömrümün
en can yakan
anlarıdır ki
“sebebim sensin” diyerek
aşkların en yüksek makamına
şikayetimdir aynı zamanda.
lütfen;
ateş- i aşkla yanan bir çaresizin
“feryad-ı figanı” üst başlığı ile
zabıt altına alınarak
işlenmesini arz ederim
defterin yapraklarına
söylesene,
neyi onarabilir artık sözcükler?
mesela hangi şiir
susturur içimdeki feryadı?
veya hangi şarkı
derman olur sızılarıma?
düşünüyorum da,
sahi;
uzanıp öpseydin eğer
acıyan yaralarımdan
geçer miydi?
bilmem ki…
boş ver iki gözüm,
aldırma sen bana.
giderken
ardında bıraktıklarınla
tutunup hayata
bu düşmüşlüğümle de olsa
sahip çıkarım ben sevdama.
eyvallah.
hasretti, ihtilaldi filan derken
soracaksın şimdi
sor hadi;
“hiç mi güzel şeyler gelmiyor aklına”?
gelmez mi hiç çocuk gülüşlüm
mavzer bakışlım
hiç gelmez mi…
soğudu ya artık havalar,
sürreal bir tablo çizercesine
dans ediyor
günbatımında sığırcıklar.
bak mesela,
pırıl pırıl bir gökyüzü
ve hava tam sen’den kalma.
dikkat !!!
buradaki “sen”
“yakan” manasında değil
sarıp sarmalayan,
ısıtandır iki gözüm
ısıtan.
neyse işte…
bahçede,
devasa bir anıt gibi salınan
çam fıstığı ağacı.
ve dalları üzerinde
bir birlerine sokulmuş,
sevdalı iki kumru kuşu, uyuyorlar
sen geldin yine aklıma.
ve zincirleme bir reaksiyon başladı ki içimde hiç sorma…
hey güzel Allah’ım dedim
azıcık akıl fikir ver
can bahşettiğin şu zavallı kuluna
diyeceğim o ki;
yatmak, uyumak ve o kumrular,
enteresan kapılar araladı
soyut bir heykel gibi,
birbirimize dolanarak,
düğümlendiğimiz zamanlara.
neyse detaylara girmeyeyim.
onu da sonra anlatırım
ama;
işte tam da bu noktada,
birden bire aklıma düşüverdi,
ve görseydi eğer
senin şu yürek hoplatan,
sere serpe uzanmış hallerini
doğrulurdu mezarından,
bir garip Orhan Veli.
düşünsene sevgili
ne hoş olurdu değil mi?
kimsesiz kalmazdı o vakit
“garip akımı”
ve
“birinci yeni”
uyu hadi, uyu
korkma,
düşlerinin bekçisiyim
k i m s e l e r e v e r m e m s e n i
_umut