0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
18
Okunma
Gözüm seni bir yerden tanıyor
ama aklım susuyor.
Bir köşe var içimde,
orada adın var,
yüzün yok.
Bakışların tanıdık,
suskunluğun daha da tanıdık.
Sanki bir zaman
aynı cümlede durduk,
aynı yarada kanadık.
Ama ne zaman,
hangi hayatta
bunu çıkaramadım.
Bir ihanet mi taşıyorsun omzunda,
yoksa benden mi kaldı sana bu yorgunluk?
Hayattan mı küstün,
yoksa bir candan mı?
Gözlerin anlatıyor
ama dudakların
inatla susuyor.
Hafızamı yokladım,
eski defterleri açtım.
Kırık bir gül düştü aradan,
adı sendin belki
ama tarihini bulamadım.
Saçların erken beyazlamış,
zaman mı acele etti
yoksa acı mı?
Kaşların seyrek,
bakışların ağır.
Konuşamıyorsan
yaz dedim,
kâğıt bile senden kaçtı.
Gözlerime bakıp ağlama,
yüreğim zaten yangın yeri.
Bir kelime fazla etsen
kül olurum.
Eğer kırdıysam,
bilmeden oldu;
çünkü seni tanıyor gibiyim
ama çıkaramıyorum.
Belki geçmişte
bir yolumuz kesişti,
belki aynı sofrada oturduk
fark etmeden.
Belki de akrabayız
acının soyundan.
Adını söyle,
doğruyu söyle;
yeminle söylüyorum
seni çıkaramadım.
Çok düşündüm.
Geceyle konuştum,
yalnızlığıma sordum.
Kalbim bir şeyler fısıldadı
ama aklım
yine suskun kaldı.
Üzgünüm.
Tanıyamamak da bir yaradır.
Bazen insan,
en çok tanıması gerekeni
çıkaramaz.
Ozan Güner Kaymak
Amsterdam 13.12.2025