2
Yorum
9
Beğeni
4,3
Puan
91
Okunma

Halim Hal Değildi
Halim hâl değildi,
kendi içinde yitik,
kendi içinde bitik,
şaşar bir beşer idim.
Söyle ey dost,
nefsimi terbiye etmek mümkün müydü?
Pek çok çare aradım,
tek çarem seni bulmaktı.
Ayaklarım şişene kadar,
nefes nefese kalana kadar,
kan ter içinde düşene kadar,
ölümü ardımca hissedene kadar
yürüdüm, aradım...
Halim hâl değildi,
bedenimin her zerresi zifiri,
kaburgalarım ruhuma batıyor.
Ben himmetine muhtaç iken
başkasını nasıl kurtaracaktım?
Söyle ey dost,
seni kaybetmiş kul neyi bulsun,
kendini bulduğunda sana kul olsun.
Meğerse...
akılsız başım bedene yük imiş,
atmayı bilmeyen kalp cana dert imiş,
hakikate bakıp da görmeyen göz kör imiş,
zikrin sahibini söylemeyen dil lâl imiş.
Sustum...
Halim hâldi.
Uğruna yandığım bu dünya,
ansızın okunan bir selâ,
dudakta bir fâtiha, ellerde âmin.
Yokuşları kolaylaştıran Allah’ım,
ben bir hiçmişim, bir hiç.
Dönüşlerim sana,
yalvarışlarım sana.
Mizan terazinde dilimde bir dua:
Allah’ım, senin razı geldiğin ilimle haşr eyle beni.
Allah’ım, senin yoluna çıkan yolda yor beni.
Allah’ım, senin helâl dediğine ulaştır beni.
Allah’ım, senin pür pak dediğin an sana kavuştur beni.
5.0
83% (5)
1.0
17% (1)