0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
18
Okunma
Gökyüzünün dilsizliğinde aradım seni;
Her bulut bir perdeydi,
Her perde ardında bir sır saklardı.
Rüzgârın omzuna bıraktığım dualar
Cihanın ötesine taşarken
Bir nefes olup döndü bana.
Tenimin dar çerçevesine sığmayan bir yangın vardı;
Seninle alevlenen bu ateş,
İçimde bir mizan kurdu.
Beşerî arzuların savrulduğu harabelerden geçerek
Ruhumun kıyamete durmuş sessizliğine vardım.
Kirpiğinden süzülen o ince ışık
Şimalden gelen bir işaret gibiydi gönlüme.
Cenubun sıcaklığıyla eriyen eski yaralarım
Pamuk gibi hafifledi, kendi küllerine döndü.
Cihan zannettiğim dünya bir yığından ibaretmiş;
Hakikat, sükûtun en derin kuyusunda gizliymiş meğer.
Ruhumun haritasında kayboldukça
Bana yol gösteren, sen değil
Senden taşan mana oldu.
Perdenin aralandığı o an,
Tenim inkâr etti
Fakat kalbimin mahşeri ayaklandı.
“Secde et” dedi içimden geçen bir nefes,
“Varacağın yer O’dur;
Yolculuğun sensizliğe değil,
O’nun huzurunadır.”
Bir harabe gibi çökmüştü iç dünyam,
Senin dokunuşunla değil,
Aşkın kendi nefesiyle dirildi.
Saltanat sandığım benlik yıkıldı;
Yerine İlahi Divan’ın sessiz hükmü kuruldu.
Gökyüzü genişledi, yıldızlar dile geldi
Cihanın ötesine çağıran bir davet gibi
Yankılandı içimde.
Nefesim, artık beşerî arzuların değil
Hakikat ateşinin rüzgârıyla yürüyen bir söz oldu.
Payitaht sanırdım seni, ey gönlün aynası;
Oysa payitaht,
Varlığın ötesine taşan o nurdaymış.
Kirpiğinin ucunda titreyen o ışık
Çoktan Rabbimin hikmetine açılan
Bir kapıymış.
Fâni tenimi geride bıraktığım bu seyirde
Sırat köprüsü gibi ince bir yol çizildi önüme.
Aşk, beni senden alıp
O’na götüren bir kervana dönüştü;
Ben ise o kervanın kum tanelerinden biri oldum.
Şimdi biliyorum
Aşkın bir nefesiyle başlar yolculuk,
Cihanın ötesine varınca tamam olur.
Ben sende kaybolduğumu sandıkça
O’nda bulunmak için hazırlanıyormuşum meğer.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(6 Aralık 2025)