Kanun mektup getirdiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kanun, tarihine ve kültürel miraslarına duyarlıdır. Esasında, bu milletin her ferdinin bu mevzuda hassasiyet göstermesi gerekir. 1200’lü yılların ortalarında inşa edilen bu güzide kervansaray ve türbe kompleksi, malesef, yetkililerin duyarsızlığı ve siyasi sebeplerle son 20 yılda talan edildi. Kervansarayın sadece anıtsal taçkapısı ve türbenin bir kısmı ayakta kalabildi. Şayet sahip çıkılmazsa, birkaç sene sonra tamamen ortadan kaldırılacak.
Bu tarihi mirasın yerini sahiplenen kimseler, sessiz ve planlı bir "yok etme" stratejisi izliyor. Alaca’da hiç kimse, bu yıkıma dur deme cesaretini göstermiyor. Şahsen, bu konuyu açmış olmakla, kendimi de güvende hissetmiyorum. Olsun... Birilerinin bunu yapması gerekiyordu... HÜSEYİNGAZİ KERVANSARAYINDAN MEKTUP Sahipsizlik kötü be gardaş, Hücrelerim, teker teker sökülüyor hoyrat eller tarafından. Namütenahi bir hüznü yaşıyorum asırlardır... Artık, yolcular gelip geçmiyor bahçemden. At kişnemeleri, çıngırak sesleri duyulmuyor avlumda.. Öyle yalnız bırakıldım ki, Lanet ediyorum modern zamanlara... Oysa, sekiz asır öncesinde, Ne de haşmetli bir duruşum vardı benim. "Hüsyinabat" denildi mi, beni bilirdi insanlar. Gün vurdu mu, taçkapıma, parlardı mermerlerim. Nişanesiydim, çağlar aşan bir medeniyetin. Alaaddin Keykubat atmıştı ilk harcımı; Gelen giden kervanlar konaklardı odalarımda. Sivas istikamaetinden, Engürü yönüne giden kervanlar, Misafirim olurlardı mehtaplı gecelerde.. Severdim, sevilirdim, Yolcuların ayağına, hasır olur serilirdim... Çocuk sevinçleri hissederdim kervanlar geldiğinde, Mihmandarlık ederdim, dervişlere, ermişlere... Tabip olurdum dertlilere... Millet, inanç ayrımı yapmadan ağırlardım misafirlerimi.. Neşeliydim, şendim.. "Hüseyinabat" denildi mi, Hatırlanan bendim! Allah dostu yatardı türbemde, Kur’an sesi kesilmezdi eyvanlarımda.. Çok yocu geldi geçti odalarımdan, Halbuki, muteberdi duaları, Bu hallere düşmek miydi kaderim! Ne zamandır Kur’an okunmaz mescidimde, Çünkü, yıllar önce yıktılar acımadan! Eyvanlarım delik deşik; Altını oydular taçkapımın! Şimdi öksüz, yetim ve çaresiz, Bir taş yığınıyım sadece! Bir insaflı yürek bekliyorum yıllardır! Acı tatlı milyonlarca hatıralarımla, Gün be gün eriyorum. Teker teker hücrelerimi söküyorlar benden. Hoyrat ve merhametsiz eller... Belki de en kötüsü kaderin; Mazisine sahip çıkamayan bir millete, Miras kalmak, kalamamak.. Sekiz yüz yıl yaşadım ben; İlk günkü heyecanımla, Merhamet edilmedi haykırışlarıma! Moğolları da görmüştüm oysa; En çok onlardan korktum, yıkacaklar diye! Moğollar bile merhametliydi, Bugünkü insanlardan. Kimse sormadı yıkılan yanlarımı, Koca bulmak isteyen kızlar, Gelinlik astılar türbeme, Mum yaktılar, Çaput bağladılar sadece! Bir Fatiha bile okumadılar! Tarihine sahip çıkamayanlar, Ne işe yarar ki; Edip olsalar, Şair olsalar; Siyasetçi olsalar! Ben yıkılmış dururken Alaca’da; Konuşulacak başka ne var! Gözyaşı deniziyim, "Hüseyinabat" kadar! |