HANİ
Ey gidi yaz yiğidi
Soğuk nedir bilmezdin Aklın uçkunda idi El avuca gelmezdin Hani şimşektin çakan Nerde hava’n fiyakan Hani kahkahan şakan Sen ki sessiz gülmezdin Dünya sana pek dardı Bitmez düşlerin vardı Dört mevsimin bahardı Hani sen hiç solmazdın Nerde yağıp estiğin Nerde biçip kestiğin Gerçeklere küstüğün Hani naçar kalmazdın Mel mel bakarsın öyle Bilmezdin sonun böyle Birden ne oldu, söyle Sen hiç böyle olmazdın Erken çıkmışsın yola Binmişsin tahta sala Camidesin hayrola Hani namaz kılmazdın An geldi olan oldu Gül benzin erken soldu Dört yanın toprak doldu Görür, ibret almazdın. |
Kafiyelerdeki, zorlamadan uzak doğallık.
Mısralar arasında hiçbir anlam kopukluğu yok.
"Ey gidi yaz yiğidi
Soğuk nedir bilmezdin"
İlk mısrada; muhatptaki yiğitliğin yaza mahsus (yani kolaya) bir yiğitlik olduğu, ikinci mısrada ise soğukta (yani zorda) işlerin sarpa sardığı ne kadar güzel ve ve ne kadar az kelime ile işlenlmiş.
"Aklın uçkurda idi
El'avuca gelmezdin"
Anlaşılıyor ki; artık ele avuca gelmiş durumda. Yani; gassalın önüne yatmış durumda ve artık uçkur muçkur düşünecek halde değil.
"Hani şimşektin çakan
Nerde hava’n fiyakan
Hani kahkahan şakan
Sen ki sessiz gülmezdin"
Evet, geçti artık şen-şadman günler. Artık sessizlik ve... Yevm-i hisâb..
"Dünya sana pek dardı
Bitmez düşlerin vardı
Dört mevsimin bahardı
Hani sen hiç solmazdın"
Hep öyle değil miyiz. Dünyanın tamamı bize verilse "tamam, yeter artık bu kadar" diyebiliyor muyuz? Neredeyse hepimiz, yazı yaşarken sonbaharın, hatta kışın geleceğini hiç hesap ediyor muyuz? Nerdeee. Bir sabah kalkıp ortalığı bembeyaz görünce kışın derdine düşüyoruz.
"Mel mel bakarsın öyle
Bilmezdin sonun böyle
Birden ne oldu, söyle
Sen hiç böyle olmazdın"
Bu kıtadaki "mel mel bakarsın öyle" söyleyişine eridim bittim. Bu ne harika, bu ne rahat bir söyleyiş. Bire bir halkın dili. Üçüncü mısradaki "Birden ne oldu, söyle" ifadesindeki muzip-alaycı sorgulama mükemmel. Son mısrada da sorgulama devam ediyor: "Sen hiç böyle olmazdın"
"Erken çıkmışsın yola
Binmişsin tahta sala
Camidesin hayrola
Hani namaz kılmazdın"
Şiirin en mükemmel kıtası işte bu. Artık her mısra kalbe bir mızrak gibi saplanıyor. Adeta münker-nekirden daha önce şair sorguya alıyor erkenden yola çıkarılan, tahta sala bindirilen bahtsız mevtayı. 3. ve 4. mısra ise adeta son darbeyi vuruyor. Cevap verilmesi o kadar zor bir soru ki;
"CAMİDESİN HAYROLA
HANİ NAMAZ KILMAZDIN?"
Evet, eğer sağlığında müslüman olarak tanına biri idiyse, kafa kağıdının "DİNİ" bölümünde "İSLAM" yazıyorsa, sağlığında hiç gitmemiş olsa bile sonunda mutlaka camiye geliyor.
Şair işte bu traji-komik olaya vurgu yapıyor ve can alıcı soruyu soruyor.
"Camidesin hayrola
Hani namaz kılmazdın"
Gerçi yine namaz kılmıyor. Sadece namazı kılınıyor.
"An geldi olan oldu
Gül benzin erken soldu
Dört yanın toprak doldu
Görür, ibret almazdın. "
Ve şair artık son kıtada "kıssadan hisse" bölümüne geçerek, mevtanın düştüğü gafleti örnek göstererek yaşayanlara ders veriyor.
"Görür ibret almazdın" diye zahirde mevtaya seslenir görünürken, aslında yaşayanlara bir gönderme yapıyor.
"Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" misali.
Anlayanlardan ve ibret alanlardan olabilmek dileğiyle..
Harika bir şiir.
Şekil itibariyle de, muhtevası ile de.
Yürekten tebrikler.