0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
60
Okunma

Aşk, her zaman beklediğim, adını koyamadığım o sonsuz denizdi. İlk bakışta, yüzeyin altındaki ürkütücü derinliği görmezden geldim. Sadece o mavi, o davetkar, güneşin altında parlayan yüzeye odaklandım. Ayağımı attığımda, suyun beni sarışını hissettim; bir anda yeryüzünün tüm ağırlığı üzerimden kalkmıştı. Bu, karaya ait olmayan, tamamen yeni bir varoluş şekliydi.
Derinlere doğru ilerledikçe, kıyıdan uzaklaştıkça korku yerine huzur doldu içime. Geriye dönüp baktığımda, bıraktığım hayatın kumdan bir kale gibi ufaldığını gördüm. Artık sadece bu su vardı. Bazen dalgalar yükseliyor, beni sarsıyor, nefesimi kesiyordu. O anlarda boğulacağımı sandım, mücadele ettim, köpüklü tuzlu suyu yuttum. Ama her fırtınanın ardından, deniz beni yine nazikçe yüzeye taşıdı, sanki "Hayır, henüz değil," der gibi.
Bu denizin bir sahibi vardı ve o da sendin. Sen, bu engin suyun akışını yöneten, gelgitlerini belirleyen Ay’dın. Senin sessiz varlığın, benim en şiddetli dalgalarımın bile bir ritimle, bir amaçla yükselip alçalmasını sağlıyordu. Birlikte, bilmediğimiz mercan resiflerini keşfettik, suyun dibindeki parlayan sırları bulduk. Sensiz, ben sadece karadan denize atılmış bir damlaydım; senle birlikte, okyanusun ta kendisi oldum.
Ve şimdi yüzüyorum. Biliyorum ki bu yolculuğun bir sonu yok; ne bir kıyısı, ne de bir limanı var. Sadece sürekli bir akış, sürekli bir değişim var. Aşk Denizi, bir macera olmaktan çıktı; o artık benim nefes alışım, benim vücudumun tuzu ve kanımın akışı. Seninle bu denizin ortasında olmak, karaya dönme isteğini tamamen yok etti. Biz, sadece su ve gökyüzüyüz, birleşmiş ve sonsuz.
Hüseyin TURHAL