ULUDAĞ'IN İŞKENCESİ
Eşimle birlikte Uludağ Üniversitesi Fen bilimleri Enstitüsü`nde çalışan çok değerli bir dostumuzu ziyaret etmek istedik. İçeri girerken binanın dış kapısında görevli güvenlik görevlisi bir bayan, hemen önümüzde durdu. ‘Beyefendi içeri giremezsiniz. Hanım efendinin başını açması gerekiyor…’’ Şaşırmıştım adeta. Bütün bir üniversite başımda dönmeye başlamıştı. Delirecektim sanki. Lakin karşımda garip ve de üzgün olduğu her halinden belli, saçma sapan bir kuralı uygulamaya çalışan bir bayan duruyordu . Ne yapabilirdim ki. Bir kadın olarak yaptığı yada yapmak zorunda kaldığı saçma uygulamanın altında ezilmiş olduğunu gördükten sonra… Kendimi bir anda çok önceleri bir başka görüntüsünü yaşamış olduğum bir olayın içinde buldum.
Üniversitede okurken derse alınmayan ve ağlayarak dersi terk eden , bir daha da okula dönmeyen zavallı kardeşlerim gözümün önüne geldi. Ve belki de bu yüzden okuması engellenmiş binlerce süper zeka öğrencilerimiz nasıl bir zihniyetin köhnemiş esaretine duçar oldukları gözümün önüne geldi. Düşünce yapısı olarak daima radikal bir duruştan uzak oldum. İnsani değerleri ön planda tuttum. Kimseyi renginden, düşüncesinde, inancından, dünya görüşünden dolayı hakir görmedim. Görülmesini de tasvip etmedim. Aslında türban konulu bir tartışmanın yapılmasını dahi çok yobazlık olarak gördüm. Hep uzak kaldım ama. Nerden bilirdim ki bir gün hiç ummadığım bir şekilde başıma gelecek. Bu ülkenin kaderi bu olmamalıydı.. Vizyonu bu kadar basit bir kısır döngüden ibaret olmamalıydı. İnsanlar utangaç bir şekilde kendilerini koruyarak okul köşelerinde başlarını açma hazırlıkları yaparken gözyaşlarını içlerine akıtmasalardı. Ne olurdu… neden özgürlüğü için canını malını feda eden insanların torunları bu eziyeti yaşıyordu.. neden neden neden.. Neden ben yarım saatliğine bile dostumu ziyarete eşimin başı kapalı olduğu için gidemiyordum…bu nedenlerin cevapları vardır eminim.. ama ben Nefsi yaratan Allah’a havale ediyorum.. Biliyorum ki rabbim daima mağdurun yanındadır… Başı açılmaya çalışılan benim eşimdi ve ayalim di namusumdu. 16 yıllık evliliğimde örtün yada örtünme diye telkinde bulunmadığım ve sadece ve sadece inancı gereği olarak benimsemiş bir insana; başını aç diyebilir miydim. Bunu demek kimin haddine düşmüştü. Ama her şeye rağmen bu vatan bizim ve bir zerresine zarar gelmesin diye bin parçaya ayrılmayı yeğlerim. Biliyorum ki biz bu zulmü yaşarken geleceğin aydınlık Türkiye’sinde evlatlarımız çağdaş ve müreffeh bir insan olmanın gereği olarak istedikleri gibi giyinebilecekler. Bugünü bize müstahak kılanlar bundan utanacaklar. Dualarım hep bu istikamette.. Amma ve lakin şiirleri duygularımın dili olarak benimsediğim için bu vahameti de mısralara dökerek kalıcı olmasını sağlamak istedim… Şiir kalır ama bu olayın içeriği kesinlikle kalmaz inşallah. Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim…Üniversite idarecisinin kim olduğunu ne yapmaya çalıştığını hiç merak etmiyorum..Biz zaten kimin kimden yana olduğunu biliyoruz.. sadece Rabbim ıslah etsin diyorum..ve siz gönül dostlarını şiirimle baş başa bırakıyorum. ULUDAĞ’IN İŞKENCESİ Kadirşinas bir dostu, ziyarete giderken, Büyük bir faciayla, üzüldük Uludağ’da Emir uşağı bir el, uzandı başörtüme Dayanılmaz acıyla, büzüldük Uludağ’da Eşim mahcup edayla, dönüp yüzüme baktı Gözleri gözlerimde, sanki bir şimşek çaktı Bu nasıl bir davranış, bu ne melun yasaktı Başımız öne düştü, ezildik Uludağ’da Çok kızdım görevliye, naralar atamadım Bilim yuvası diye, dağıtıp katamadım Gecelerce ağladım, uykuya yatamadım Bu Allah’tan revamı, üzüldük Uludağ’da Kalakalmıştık öyle, yürüyemez olmuştuk Utanıp sıkılmıştık, sararmıştık, solmuştuk Sanki yere girmiştik, sır olup kaybolmuştuk Yağmur olduk sellere, süzüldük Uludağ’da Vatan,Millet ,Din derdik, canı feda ederdik Yan bakana acımaz , üzerine giderdik Şimdi ne suç işledik, neden ceza öderdik Mahkumlar listesine, yazıldık Uludağ’da Patagonya’damıydık, biz nereye gelmiştik Namus ,şeref, haysiyet, kimden miras almıştık Bir metre kare beze, neden düşman kalmıştık Hasta düşüncelerle, yüzüldük Uludağ’da Minaresiz camiler, ezansız namaz vakti Hür irade yetkisiz, ibadetler yasaktı Başörtümü görünce, hain gözler hor baktı Değere mezar olduk, kazıldık Uludağ’da Makam mevki sahibi,başları dik yüceler Vicdanları çelimsiz, merhamette cüceler Heyhat! unutmayın ki, biter zindan geceler Geleceğe umutla, hız aldık Uludağ’da YÖK denilen despotun, karanlığı çökmüştü Anam, bacım, ayalim, boyunları bükmüştü Bu çağ dışı yönetim, kirlerini dökmüştü , Bir mezalim gücüyle, azaldık Uludağ’da Heyhat nasıl anlatsam yara derindir derin Atam kalk ta gör hele, hin ellerde eserin Bir günde gelir elbet, sapı döner keserin Hakkımız değil iken, bozulduk Uludağ’da Bu nasıl bir eğitim, nasıl bilim yuvası Tesettüre ket vurmak, zavallılık davası Sıkı giyinenleri, çarpar imiş havası Yüreğimiz sıcakken, buz olduk Uludağ’da |
'Deymeyin türbanlı bacıma benim
Acılar katmayın acıma benim '
demiştim..
Ne olayı görseydim ne de o şiiri yazsaydım ben de.Ama oluyor maalesef.Nice inançlı bacılarım yabancı memlekette okuyor şu an.Düşünebiliyormusunuz ?Müslüman bir memlekette Okula alınmayan türbanlı kızlarımız,Hristiyan bir memlekette türbanı ile okuyabiliyor.Bu ne acıdır Ya Rabbi....Allah ıslah etsin diyorum ben de ve kutluyorum güzel şiirinizi.Selam ve Saygımla...