1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
97
Okunma
Müsaadenizle,
Ey bu eski evin gölgeleri,
Ey duvarlara sinmiş neşeli, kırık hatıralar...
Şimdi gitme vakti.
Ağır bir kapı kapanacak ardımdan,
Ve bu odada kalan her şey,
Bir daha hiç açılmayacak bir sandığa dönüşecek.
Siz, pencereden sızan sonbahar güneşi,
Ve sen, yıllardır sustuğum ince sızı.
Müsaadenizle.
Artık bu nefes, bu havaya ağır geliyor.
Benim efkârım, sizin aydınlığınıza ihanet.
Öyle bir yük ki omuzlarımdaki,
Ne bir dağ kaldırır, ne bir deniz taşır.
Her vedanın altında ezilen bir çocukluk var bende,
Ve her başlangıç, yeni bir hüsranın ilanı.
Müsaadenizle.
Şimdi, bütün bunları toplayıp gitmeliyim.
Biliyorum, geride kalan o bakışınız,
Sessiz bir feryat gibi izleyecek beni.
Ama ne yapayım? Ben, bir yere ait olamamayı,
Kendi kaderim sanan o yorgun gezginim.
Hangi limana demir atsam, fırtına beni bulur.
Hangi yuvayı kursam, çatımdan keder yağar.
Bu kentin taşları bile tanıdı artık beni,
Ayak izlerimin hep aynı yöne, hep ayrılığa doğru olduğunu.
Bu yüzden eğiyorum başımı, usulca gitmek istiyorum.
Müsaadenizle.
Ne bir vedaya mecalim kaldı, ne bir izaha gücüm.
Sadece o sonsuz, içten efkârla doluyum.
Bir yanım yanıyor, bir yanım donuyor,
Ve ben bu iki zıtlık arasında, yavaşça eriyorum.
Gitmek, kalmaktan daha az acıtacak sanırım,
Çünkü kalmak... kalmak, her gün yeniden ölmek demek.
Müsaadenizle.
Alın benden tüm o güzel sözleri, umutları.
Geriye sadece bu derin, bu suskun keder kalsın.
Zira benim hikâyem,
Ancak yokluğumda tamamlanacak bir şiirdir.
Müsaadenizle, şimdi kaybolma vaktidir.
Sonsuzluğun en dipsiz kuyusuna doğru
Müsaadenizle.
5.0
100% (2)