0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
77
Okunma
“İnsan Kalmaz, Acısı Kalır”
Bir evin köşesinde sessizce asılı duran bir hırka… Yanında yıllardır oradan hiç kımıldamamış gibi duran eski bir sandalye. O sandalye, bir zamanlar üzerine oturan sahibinin gölgesini hâlâ saklıyor gibidir.
Evin duvarlarında bir sesin yankısı vardır; artık çıkmasa da, kulağa sanki her an duyulacakmış gibi gelir. Gülüşler, sohbetler, birlikte edilen dualar, aynı sofrada paylaşılan lokmalar, hepsi o duvarların hafızasına sinmiştir.
Ama insan gidince, ardında sadece izler kalır:
Bir hırka, bir terlik, bir fotoğraf, yarım kalmış bir gülümseme…
Kalanlar acıya dönüşür. Çünkü eşyalar sahibini hatırlatır, sessizlik anıları geri çağırır. Sofra eksik, köşe boş, sandalye yalnız kalır.
Ve evde kalan biri —DersimliKiz— tüm bu hatıraların içinde dolaşır. Her baktığında, her dokunduğunda, “İnsan kalmaz, acısı kalır” der kendi kendine.
Çünkü insan göçtüğünde geriye bıraktığı şey, yalnızca eşya değil, kalpte taşıması zor bir boşluk, bir ağıt gibi hep çalan bir acıdır.
DersimliKiz için
İnsan gider,
bir hırkanın kokusunda kalır ömrü,
terliklerinin izinde sürünür sessizlik.
Fotoğraflarda donup kalır bakışları,
duvarlarda yankılanır son nefeslik sesi.
Yattığı köşede gölgelerle konuşur gülümsemesi,
birlikte diz çökülen sofrada
ekmeğin kırığı yetim,
suyun yudumu yarım kalır.
İnsan kalmaz,
acısı kalır.
Acı, bir dağ gibi ağır,
bir Munzur suyu gibi derin,
bir Dersim türküsü gibi hüzünlü.
Ve sen, DersimliKiz,
her hatırada biraz daha büyürsün,
ama içindeki boşluk
hiçbir vakit küçülmez.
İnsan gider,
ama senin şiirlerinde,
onların nefesi hâlâ yaşar.
5.0
100% (2)