0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
136
Okunma
Bu şiirin hikâyesi, bir insanın hayatta yaşadığı en ağır gerçeği kabullenme anından doğuyor.
Bazen hayat insana öyle darbeler vurur ki, sanki sadece kalbini değil, bütün kemiklerini kırar. “Bir kabulleniş kırk kemiğimi kırdı” cümlesi de işte tam bu noktadan geliyor. Çünkü insan, yaşarken birçok acıya direnir, kavga eder, haykırır… ama bazı gerçekler vardır ki, onları kabul etmek zorunda kalmak, bütün savaşlardan daha ağırdır.
Bu hikâyede DersimliKiz, çok sevdiği bir şeyi – belki bir insanı, belki bir hayali, belki de geri dönmeyecek bir zamanı – kaybetmiştir. Önce isyan etmiş, “neden ben?” diye sormuş, gece gündüz içten içe yanmıştır. Ama sonunda, elinden hiçbir şey gelmediğini anlamış. İşte o an, kabullenmek zorunda kalmıştır.
Fakat bu kabulleniş ona huzur getirmemiş; tam tersine, bütün ağırlığıyla içine çökmüştür. Çünkü bazen kabullenmek, iyileştirmez. Sadece susturur. İnsan konuşamaz, anlatamaz, ama içinde kırılmış bir iskelet gibi taşır.
Şiirin sonunda “Diyeceklerim bu kadar” demesi, aslında sessiz bir çığlık. Çünkü gerisi gözyaşlarında, yarım kalmış bakışlarda, kimseye anlatılamayan gecelerde gizlidir.
Bu şiirin hikâyesi aslında, “en ağır acı bağırmakta değil, susmakta” cümlesinde saklıdır.
Bir Kabulleniş – DersimliKiz
Bir kabulleniş, kırk kemiğimi kırdı,
Sesim sustu, içimden yankılar aktı.
Gözlerim gökyüzüne baksa da hâlâ,
Yüreğim toprağın koynunda saklı.
Her kırık, bir suskunluğun izidir,
Her nefes, yarım kalmış bir söz gibi.
Dersin ki; dayan, zaman sarar yarayı,
Oysa zaman, sadece derinleştirir acıyı.
Bir kabullenişle öğrendim;
Bazen güçlü olmak, sadece sessizliktir.
Ve sustukça insan, biraz daha
Kendine gömülür, biraz daha eksilir.
Diyeceklerim bu kadar…
Gerisini kalbim anlatır,
Ama o da kırık,
Kırk parçaya bölünmüş bir kabullenişin altında.
DersimliKiz Cigdem Turan
5.0
100% (1)