Bunca hüzüne gel yakışmaz..
Çıkmayan sesimden,
Sana söz geçiremeyen Ve söz dinlememeyi ilke edinmiş yüreğimden, Savaşmak için Kılıçları tutamayan bileğimden soyutlayarak kendimi, Sana bağırıyorum D U Y A S I N D İ Y E ... Tamamlamaya cesaretinin yetmediği sevgimizden, Sana gelmedikçe aşılmasının bir anlamı olmayan İstanbul caddelerinden, Bir tek yıldızın bile bulunmadığı, Yağmurlu gecelerimden çağırıyorum seni, G E L E S İ N D İ Y E ... Güvercinlerin paylaştıkları Bir ekmek parçasını bile bölüşemediğimizi, Akrep ve yelkovanın Hasreti vurduğu anlarda bile görüşemediğimizi, Kanayan yaralarımızı saramadığımızı, Bir fotoğraf karesinde bile buluşamadığımızı hatırlatıyorum, U T A N A S I N D İ Y E ... Yüreğimi sevdanın üzerinde düşürüp yoruşunu, O çakıl taşlarını görmezden gelip sana koşuşumu, Ve her ’neden?’ sonunda susuşumu haykırıyorum, B İ L E S İ N D İ Y E ... Çekilen bunca kahır seanslarına, Hüzünlerin gözlerime ani baskılarına, Sana yazılan şiirlerime, şarkılarıma, Ve doğan güneşin karanlıklardan kurtulamamasına rağmen Gelme ! diyorum bile bile.. Bir daha yüreğimi zorlana kaldırdığım yerden D Ü Ş Ü R M E Y E S İ N D İ Y E ... 2002 Elif SEZGİN |