10
Yorum
39
Beğeni
5,0
Puan
333
Okunma

Yönünü yönüme döndüremedim...
Sürgün edilmiştim yüreğinden
Fırtınadan geriye kalan el değmemiş tarafıma.
Bir eski zamandı, Ağustostu hani
Cahildim belki de hiç yaşamamış bir çocuk
Salıncak kurmuştum
Gönlünün Asi Nehrinden
Kalbimin Kızıl Denizine...
Hayatımın gerçeklerinden kaçmıştım da
O dağ gibi ruhuna sığınmıştım...
Uzaktan dağların uğultusu gelirdi
İçim seninle dolardı, coşardım.
Sen hep tetikte, buz gibi saatlerde
Ruhunun sıcaklığını bastırıp da
Bıçağın en keskin yüzünü gösterirdin kalbime...
Acı gerçekleri tokat gibi çarparken yüzüme
Yine de tebessümü çekmedim gözlerinden...
Bugün 10 Ağustos Sevgili!
Kimbilir belki de kiminin beklediği
Kiminin kaçtığı bir gündür
Hatta belki de senin günündür
Doğduğun gün Sevgili...
Kutlu olsun! Ama yoksun...
Uzun ve dikenli bir yolu
Düşe kalka yürümeye çalışıyordum.
Ve inanılmayacak kadar duygusal bir tablodaydım.
Kalbime sürmezken yasaklanmış maddeleri
Seninle bıraktım içimdeki birikimleri
Ve sen Sevgili...
Günahkâr kalbimin en masum atışı...
Tüm sevaplarımı giderken
Yanında götüren günahımsın.
Kafamı değil tüm benliğimi güzelleştirdi
Bıraktığın etki...
Nasıl olduğunu bilmezken, şimdi ise
Sarhoştum hatırlamıyorum...
Bugün 10 Ağustos Sevgili!
Belki de doğum günün
Kutlu olsun! Ama yoksun...
Doğru yerde yanlıştı zaman
Belki de tam tersi hep ben kanayan
Artık tutmaz yara yamamakla...
Yürüyorum işte rüzgâra karşı
Sarhoştum hatırlamıyorum ben aşkı
Pamuk ipliğine astım umudu
Baktım anlamı yok...
Kırma artık bu kalbi
Bilsen nasıl da yorgun
Elimden kayıyor her gün bir parça
Sövsem anlamı yok...
Zor olan araf yaşamaktı belki de
Nedir bilmem bu gam, keder bende
Bizi böyle bitiren bu öfke neden...
Bugün 10 Ağustos Sevgili!
Aldırma gözümdeki inci tanelerine
Bu yara senden ama bu hüzün dünden
İçimi görme bakmaya korkarım.
Yine de o heybetinle bir gelsen
Dokunsan açarım da kalmaz bir derdim
Ama bir görsem susarım da şikâyet etmem...
Hatta kırık kanadıma inat;
Bir kuş kanadı bulur uçarım...
Ah bir gelsen de dağ gibi duruşunla
Eğilsen ta içimden öpsen
O vakit olsun bin derdim bin cefam
Tek söz çıkmaz dilimden şikâyet etmem...
Derinimden vur beni hiç konuşmadan
Koynunda uyur gibi anılar koy avcuma
Bir bakış bıraksan bana
Güzellikler ağlarken;
Can evimde yangınlar
Ve bu kadar bitmişken...
Sık artık o kurşunu kalbime
Gökler ağlasın bu derdime...
Bugün 10 Ağustos Sevgili!
Belki de doğum günün
Kutlu olsun! Ama yoksun...
Şayet gidiyorsan içimden
Ki asla! Ben yaşadıkça varsın.
Yine de gönlün olsun diye
Beni benle uğurla...
Sisli bir dağ bırak kirpiğimin ucuna...
Bir de çekinme anlat;
Neden harcanır söyle
İyi şeyler zamanla...
Artık avuç içlerimi göstermiyorum
Güneşin en kızgın saatlerine..
İyi gelmiyor taze ısırgan yaprakları sineme..
İnadım ağır basıyor hasta olan gönlüme...
"İnanç yoksa şifa da yok" demiştin ya
Oysa bilmediğim dudakların değiyordu
Avuç içlerime güneşin bahanesiyle.
Alamadığım huzur kokunu çekiyordum sineme
Doğanın mucizelerini bahane edip
Seninle şifalanıyordum da ; ne ağrı kalıyordu ne sancı
Zannetme ki yoksun ve yokum...
Yıllar önce nasıl dilediysem seni
Yine habersiz yaşarım bilirsin beni
Dilim damağım ne kadar kurursa kurusun
Bir yudum gülüş uğruna
Bin asır daha beklerim ben hece hece
Şehirlerin titrek lambalarına inat
Gülümseyen yıldızları da söndürürüm bu gece.
Tenime batan toplu iğne sancıları
Sana kavuşma tarihî olmasa da..
Mecbur kaldığın yolculukların vardı belki de
Kanadı kırık özgürlüğe hasret kuşlar gibiyim şimdi
Ve sen karanlıklara koşan sonsuzluğumsun.
En çok içimi acıtan uzaklarda oluşun değil
Sensizliğin amansız sancıları...
Evet 10 Ağustos Sevgili!
Belki de doğum günün.
Kutlu olsun! Ama yoksun...
5.0
100% (17)