0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
106
Okunma
Bir zamanlar,
göğsümde sakladığım bir düş vardı.
Adını hiç kimsenin bilmediği,
sadece gecelerin anladığı bir düş…
Sen o düşün içindeydin;
gözlerin, karanlık ormanlarda yolumu aydınlatan
iki yorgun yıldız gibi.
Sana hiç dokunmadım,
ama her gece düşümde elini tuttum.
Sen hiç konuşmadın,
ama ben içimde bin kere duydum sesini,
rüzgârın getirdiği kırık cümlelerde.
Seni bir zamanlar değil,
zamanların dışında sevdim.
Ne geçmişte kaldın,
ne geleceğe geldin…
Hep arada,
hep uzakta bir yerdeydin.
Tıpkı eski kitaplarda unutulmuş
bir kahraman gibi.
Sokak lambalarının altında seni bekledim,
gelmeyeceğini bile bile.
Ay, her gece biraz daha soldu yüzümde,
gölgeler büyüdü,
ama ben seni küçültemedim içimde.
Bir gülüşün vardı,
artık sadece hatıraların küf kokan sayfalarında kalan.
Her sabah,
“belki bugün dönersin” diye
giydiğim umutları akşamları soyundum.
Düşlerimde bir evimiz vardı,
çatıya yağan karın sesini birlikte dinlerdik,
cam buğulanırdı içimiz gibi,
ve sen hep üşüyordun —
ben seni battaniyelere değil,
şiirlere sarardım.
Ama uyanınca yoktun.
Hep uyanınca yoktun.
Masalların ortasında kaybolan
bir kelime gibi…
Beni suskunluğunun ortasında bıraktın.
Ay ışığına mektup yazdım,
belki sana ulaştırır diye.
Yıldızlara fısıldadım ismini,
ama onlar bile seni unuturken
ben hâlâ ezberimde taşıyorum seni.
Sessizliğin bile senden iz taşıdığına
inandım.
Sen bilmezsin,
biri nasıl bir rüyada kaybolur.
Biri nasıl her gece
aynı düşe geri dönmek için
gözlerini yorar.
Şimdi sen,
başka bir masalın kahramanı belki.
Ben ise
sadece yarım kalan bir hikâyenin
son cümlesiyim.
Ama bil ki,
bir gün bir kitap açılırsa,
bir sayfanın kenarında
bir sızı gibi durursam eğer,
o bendim.
Sana masal olup yazılmış,
ama hiçbir zaman okunmamış bendim.
ZAMAN TÜNELI
08:08:2025
5.0
100% (1)