1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
216
Okunma

Temmuzun ağır akşamında, ara sokaklarda susar zaman;
Ahşap evlerin yorgun gölgelerinde saklanır eski aşklar.
Çatılardan sarkan yasemin kokusu değince yorgun alnıma,
Bir çocukluk hatırası gibi geçer içimden yavaşça
Temmuz akşamı çökerken ara sokaklara,
Ahşap evlerin penceresinden sızar geçmişin hüznü,
Ve rüzgâr, eski bir şarkı gibi dolaşır kaldırımlarda,
Her adımda yankılanır içimin en kırık cümlesi durmadan.
Gölge olur zaman, uzar kaldırım taşlarında yalnızlık,
Her evin duvarında unutulmuş bir hikâye asılı sanki.
Bir eski radyodan taşan arabeskle ağlar rüzgâr,
O an bilirim, bu şehrin dili de benim kadar yaralı.
Paslanmış kapı tokmaklarında bekleyen bir “merhaba”,
Kime söylenmiş, kim unutmuş belli değil artık.
Bir kedi geçer usulca, biliyor her sırrı mahallenin,
Bakışlarında, bin yılın uykusuzluğu saklı bir bakıma.
Ve o köşe başında hep seni hatırlatır bir çamaşır ipi,
Henüz kurumamış yürekler gibi sarkar ahşap pencerelerden.
Gök kızıl, hava yanık, ama sanki en çok içim kavruluyor,
Seninle konuşmamış her gece, içimde yankı buluyor.
Bir sigara yakarım, belki dağılır hüzün bu dumanla,
Ama ne fayda, her nefes senle yanar boğazımda.
Temmuz geçer, akşam diner, sokaklar susar bir bir,
Ama ben… hâlâ seni ararım eski bir ahşap anıda
Sedat Kesim
5.0
100% (3)