0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
125
Okunma
Esti rüzgâr hafiften,
Geçti içimden söylenmemiş sözler.
Yıllanmış bir sandığın içinde
Unutulmuş, sana yazılmış bir mektup…
Kağıdı solmuş, harfleri incelmiş,
Ama sevgisi… hâlâ ilk günkü gibi taze.
Sensizlik bile seni anlatıyor sessizce,
Sanki yokluğun bile gözlerinle bakıyor bana.
Tükenmiyorsun, eksilmiyorsun bir zerre,
Mutluluklar taşıyor hâlâ içimde,
Sanki sen hâlâ buradaymışsın gibi.
Sen adımı unuttun belki de,
Bense gözlerinde kaldım, çıkamıyorum geri.
Titreyerek yazmışım o satırları,
Her kelime bir bekleyiş,
Her nokta bir iç çekiş gibi.
Kokun sinmiş harflerin arasına,
Sanki bir gül yaprağı gibi düşmüşüm cümlelere.
Cevapsız kalan sorular var hâlâ,
Ama mektubun kenarında
Sesin dolanıyor usulca:
“Unuttun mu?” demiyor —
“Seni hâlâ hissediyorum...” diyor yavaşça.
Zaman bir ömürlük suskunluk olmuş,
Ama her saniyesi seni arıyor içimde.
Adını fısıldıyorum yıldızlara her gece,
Belki biri düşer de
Dokunur kalbine fark etmeden.
Ben sende kaldım bir bakışta,
Sen benden gittin bir susuşla.
Ama bu mektup…
Ne bir veda, ne bir ağıt —
Sonsuz bir “belki”yle mühürlü hâlâ.
Ve şimdi bil ki…
Nazlı… adınla başlar içimde bahar,
Gözlerinle susar en asi rüzgâr.
Unutulmuş mektubun kenarında bile
Kalbim seni hatırlar, adını anar...
5.0
100% (2)