4
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
245
Okunma

salonda televizyon sessizliğe yoldaş
arada bir buzdolabı öksürür
sabahın çeyreğini geçen yorgun saat
bir de benim
çorap çekmecemde kaybolmuş yarım düşlerim
mutfakta demliğe oturmuş bir özlem
çayın altı açık
o hiç fokurdamıyor artık
çünkü sen yoksun
çay da kimseye içini dökmüyor
perdelerin aralığında sıkışmış bir gün batımı
üzerinde toz, dünden kalma bir inat
gökyüzü gri değil
sadece senin gözlerin yok diye renksiz bana
ekmek kutusunda bayatlamış kelimeler var
söyleyemediğim “gitme”ler
pişmeyen pilavlar kadar suskun
çünkü bazen sevgi,
ocağın altı kısıkken tutar dibi
seninle kahvaltı yapmadığım her sabah
yumurtanın sarısı dağılır içime
ekmek hep kenarından kırılır
ve reçel hiç tat vermez
çünkü ellerin yokken sofrada
hayat sadece tabaklardan ibaret
bir kalemle yazılmış not buluyorum rafta:
“mutluluk, içeri alınmayı bekleyen bir kedi gibi,
kapının önünde bekliyor”
biz ise perdeleri kapatıp
karanlığı konuk ettik o gece
balkonda saksıdaki fesleğen bile
eğilmiş yokluğuna
üst komşunun çamaşır ipinde
rüzgâra çarpan tişörtler
sanki senin kokunu taşıyor hâlâ
sanki sen dönünce
her şey yerine gelecek gibi
ama sen dönmüyorsun
sadece geçen zaman dönüyor
çamaşır makinesi gibi:
hep aynı döngü,
hep aynı sessizlik
ve ben
salonun köşesindeki koltukta
çayın altını açık unuttuğum her akşam
biraz daha eksiliyorum senden
biraz daha karışıyorum
tozlu perdelerin gölgeliğine
Peri Feride ÖZBİLGE
18.07.2025