0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
87
Okunma
Kaybetmek bazen sessiz bir çöküştür.
Bir sabah uyanırsın ve içinde bir boşlukla karşılaşırsın;
bir eksiklik, tarif edilemeyen bir sızı…
O anda, çevrende ne kadar insan olursa olsun,
hiçbiri seni o karanlıktan çekip çıkaramaz.
Çünkü bazı kayıplar, sadece insanın kendi içinde yaşanır;
sessiz, görünmez ve kimsenin dokunamayacağı kadar derinde.
İnsan yardım ister,
ama en derin acılar, başkalarının uzattığı elin ulaşamayacağı yerdedir.
Belki yanında biri vardır,
ama içindeki dağılmışlığın, kırık cam gibi dağılan ruhunun
yaralarını sarmak imkânsızdır.
Her baktığında,
hayatındaki her şeye, herkese öfke duyarsın.
Çünkü kaybetmek, insana önce öfke getirir;
bir isyan, bir anlam arayışı,
belki de çaresiz bir kabulleniş.
Sonunda, en acı gerçeği öğrenirsin:
Kaybedilen hiçbir şey,
asla eski haliyle geri gelmez.
Kırılan cam nasıl aynı yerden çatlar,
dağılan ne varsa, toplanınca da iz bırakır.
Ve insan,
kendi acısının içinde olgunlaşır.
Kaybetmenin öğrettiği tek gerçek,
her şeyin bir daha asla eskisi gibi olmayacağıdır.
Ve işte o zaman,
yavaşça kabullenirsin:
hayat, kayıplarla büyüyen bir harita gibi…
ve her yara,
yeni bir yolun başlangıcıdır.
Kaybettiğinizi fark ettiğiniz zaman,
Size yardımcı olacak birini bulamayacaksınız.
Belki yalnız olmayacaksınız,
Fakat, insanların yardımı sizi kurtarmayacak.
Belki kırık cam parçaları gibi hissedeceksiniz,
Yere düşmüş ve dağılmış gibi.
Belki de hayatınızda olan her şeye öfkeyle bakacaksınız.
Ve sonunda, kaybedilen hiçbir şeyin geri gelmediğini anlayacaksınız.
Utku Can Güzel